Son 10 yıldır işgalci Çin rejimi, Doğu Türkistan’ı Çinlileştirmek için “13. Beş yıllık plan” kapsamında 2018'den 2022'ye kadar olan beş yıl içinde, Doğu Türkistan'da “Çin ulusal ortak bilincinin pekiştirilmesi” adı altında halkın Mahremiyet, Ahlak, Onur, Haysiyetinin ayaklar altına alındığı, 2023 yılı Çin zulmünden kurtulmayı başaran yeni tanığın ifadeleriyle Çin rejiminin Uygurlar üzerindeki sistematik soykırım uygulamalarını bir kez daha gözler önüne seriyor.
Yeni tanığın ifadeleri, Doğu Türkistan'daki güncel vaziyet ve Çin'in soykırım suçları hakkında önemli ip üçleri veriyor. Dolaysıyla tanığın söyledikleri her bir detay, bütün ayrıntılarıyla bölümler halinde sunulacak.
MAHREMİYET, AHLAK, ONUR, HAYSİYET, KAVRAMLARI ZORLA KAYBETTİRİLDİ!
İsminin açıklanmasını istemeyen tanık, Çin'in Doğu Türkistan’da yürüttüğü sistematik baskıların bir parçası olarak Uygur halkının mahremiyetini ayaklar altına aldığını, şerefi ve namusuna el uzattığını, “Milletler arası kaynaşma” bahanesiyle Uygur Kızlarının Çinli erkelerle evlenmeye zorlandığını doğruluyor.
Konuşmasına mahcubiyetle başlayan tanık, Çin'in son 10 yıldır Doğu Türkistan halkının, özellikle de yetişkin kız çocuğu olan ailelerin namusuna göz dikerek, Uygur kızların yaşama özgürlüğünü ciddi şekilde ihlal ettiğini ortaya koydu.
Tanığın söylediklerine göre durum öyle bir hal almış ki Polis gözetimine takılan kız çocuğu olan aile üyeleri, çeşitli bahaneler ve envaı çeşit suçlamalarla ceza kampına gönderiliyor. Daha sonra Sözde "Xinjiang Yardım Hizmet gurubu” adı altında Doğu Türkistan’ın kırsal bölgelerine gelen Çinliler, keyfince beğenip Uygur Kızlarıyla evleniyor. Bunun için ise rejimden destek alıyor. Kalıcı yerleşmeyi kabul eden Çinlilere ise bedava konut, maddi destek ve prestijli yaşam vadediliyor. Bu evliliğe karşı gelecek Aile üyeleri hepsi Kampta veya cezaevlerinde olduğundan hiç kimse reddedecek konumda değiller.
Tanık konuşması sürerken boğuk bir sesle "Kadınlarımız bizim gururumuzdu, korunmaya ihtiyaçları vardı. Bu bizim gibi adamların mesuliyetindeydi, ancak Çin, kadınlarımızın ırzlarına çeşitli şekillerde el uzattı ve hiçbir çıkış yolu bırakmadı" diye sözlerine devam etti.
“Eşleri esir kampında ve cezaevlerinde tutuklu bulunan kadınlar, aile işlerinin tamamını üstlenmekle kalmayıp, kısıtlı hallerde eşleriyle görüştürüldükten sonra cezaevi veya kamp polisi tarafından çağrılarak tacize uğruyor. Biçare mazlumlar, Ailede hem baba hem de anne rolüyle çocuklarına sahip çıkmaya çalışıyorlar. Yoksa kimsesiz denilip Çocuk kamplarına götürülüyorlar. Öte yandan hanede kalan kadın ve yaşlılar zorunlu çalıştırmaya tabi tutuluyor. Bunu yapmak zorunda. Çünkü kampa gönderilmekle tehdit ediliyorlar. Gündüzleri tarla ve Fabrika, Kooperatifler gibi yerlerde zorunlu işlerde çalışmalılar, geceleri ise köy merkezinde siyasi terbiye derslerine katılmalılar. Her çağrıldıklarında köy ofisine veya ahaliler komitesine zamanında gelmeyen veya herhangi bir nedenle gelmeyi reddedenler, "hastalıklı fikirlere sahip unsur” yaftasıyla ağır para cezasıyla karşı karşıya kalıyor yada kampa atılıyor. Düşünsenize evin eri zaten tutsak, çalıştıkları yerden aldığı para yok hükmünde, cezayı nasıl ödeyecek, ya kampa gitmeyi kabul ediyor yada bütün bunlara katlanmak zorundadırlar.”
İşgalci Çin rejimi, Doğu Türkistan'ın asıl sahipleri olan Uygur ve diğer Türk halklarının onur ve haysiyetini hiçe sayıyor. Halk üzerinde keyfince zulüm eden Çinliler, “yoksulluktan kurtarma” adı altında Uygur kadınları ve kızları en kötü koşullarda çalışmaya zorluyor. Uygur kadınlarını kısırlaştırıyor. Aynı zamanda onları Çinli erkeklerle evlenmeye zorluyor ve reddetmeleri halinde hapishanelere veya toplama kamplarına hapsediyor. Yeni tanığın ifadeleri, Çin’in Müslüman halka karşı yürüttüğü soykırımın hala artarak devam ettiğini ve sanılandan daha ciddi ve trajik olduğunu gözler önüne seriyor.
Muhammed Ali ATAYURT-Istiqlal Haber