Bir yerde mantar tabancası patlasa Müslümanların üzerine patlamakta! Neden!?
Müslümanların sessiz çığlığı bu kez Kırım'dan yükseliyor. Çin'de Komünist rejim Doğu Türkistan’da, Rusya’da Komünist Rus ise Kırım'da soykırım yapıyor. Kırım Türklerinden Emine Halil Hanımefendi Mustafayev tarafından Kırım’dan kendisine gönderdiği mektup ise vahşeti gözler önüne tüm çıplaklığı ile seriyor. İşte Gazeteci Yazar Halis Özdemir'in köşesine taşıdığı Kırım'dan gelen o mektup!...
Kırım Türklerinden Emine Halil Hanımefendi Mustafayev tarafından Kırım’dan kendisine gönderilen bir mektubu bizimle paylaştı. Mektupta Kırım Müslüman Tatar Türklerinin son zamanlarda yaşadıkları ve yaşanılanlardan kimsenin haberdar olmadığını gözler önüne seriyordu. Kırım Müslümanı Mustafayev mektubunda;
“Kırım Tatar halkının bir oğlu, Yüce Allah’ının kulu,
Server Mustafayev Rustem Oğlu Bahçesaraylı
Çevreme göre mücadelemi devam etmeye çalışıyorum, çevremdeki insanları halkımızla tanıştırmaya. Ben hiçbir adımımdan vazgeçmedim, pişman olmadım. Dinimizle, tarihimizle ve cemaatimle pek gurur duyuyorum. Bizler için Kırım’da ve dünya boyunca yapılan hareketler duyan her bir insanı gururlandırıyor, kahraman ve birlik hareketleri ilham veriyor. Halkımızda bunca cesaret ve hikmetli siyasi hareketi herkesi şaşırtıyor. Ben ise şüphesiz cevap verebilirim: bunlar hepsi tarih ve din derslerimizdir. Gavurlar bu özelliği halkımızdan asırlar devamından alıp mahvetmeye istemişler. Fakat onlar hiç anlamadı. İnsanı öldürmeye mümkün, hapise atmaya mümkün lakin fikrini hiçbir şey durduramaz.
Bizim Müslüman olmamız ve İslam duygusu, sevgi, adalet, destek duygularını aramızda paylaşmaya nasip olduğu için Rabbimize binlerce şükürler olsun. Gavurlar buna heves ediyor. Aynı zamanda bundan nefret ediyor. Bizler ise Rabbimizin bu hediyesine şükredip kaderimize yetişmeye gerekmemiz gerekiyor.
Her cuma günü, namazından sonra “Gelecek Cuma hasretlikte ve sıkıntı baskılar dibinde olsun, gelecek Cumalarımız özgür Kırım'da, cemaatimle camide olmaya Allah nasip etsin” diye dua ediyorum. Mektubumu da aynı dualarımla bitiriyorum ve gelecek 2023 senesinde işgal, adaletsizlik ve tüm kötülükler bitsin. Aileler ve halkım Kırım’a sahip olup bir arada toplansın. Dinimizi, gelenek ve göreneklerimizi ve altın devir hayatını en hızlı vakitte canlandırmaya, inkişaf hareketlerini Yüce Rabbim bizim ellerimizden nasip etsin. Allahumma Âmin.”
Emine Halil Hanımefendi ise mektupta yazılamayan hususlara temas ettiği notunda kısaca şu bilgileri veriyor;
“2014 senesi Rusya Kırım’ı işgal etmişti. O zamana kadar Kırım Ukrayna toprağıydı. Ukrayna döneminde Kırım Türklerine en azından dini açıdan baskı uygulanmıyordu. Rusya gelince Kırım Türklerini topluca baskı altına aldı. Yüzlerce erkeği dindar oldukları için hapise attı. Onlarcası ise kayıp ve yıllarca bulunamıyor. Hapise atılanların cezaları 5 yıldan 17 yıla kadar.
Aileleri veya oradaki Kırım Türkleri azıcık bile karşı koymaya veya ses çıkartmaya çalıştıklarında anında göz altına alınıyorlar, para cezasına çarptırılıyorlar.
2014’ten sonra on binlerce Kırım Türkü kırımdan çıkmak zorunda kaldı. Bir kısmı Ukrayna bir kısmı da Türkiye topraklarına sığındı.
2022, Ağustos ayında ilan edilen Rusya seferberliğinde ise insanlar daha fazla çıkmaya başladı. Çünkü Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaş Kırım Türklerinin ve Müslümanların savaşı değil.
Vatanımız Kırım’ın özgürlüğü için bu savaş olsaydı milletimizden hiç kimse yerinden kıpırdamaz, vatanını savunurdu. Lakin iki Slav devletin arasında pinpon topu şeklinde kullanılan az sayıdaki Müslüman Kırım Türkleri tercihlerini Rusya’nın bu savaşında katılmamak olarak belirttiler.
Kaçabilenler kaçtı. Evrak pasaport, maddi sıkıntılar olanlar kaçamadı. Onları zorla Rusya savaşa gönderdi. Ukrayna cephesinde de bulunan Kırım Türkleri var. Bu şekilde kardeşleri bir birine katlettiriyor Rusya.
Mücadele sadece Kırım’ın ve Rusya’nın dışında yapılabiliniyor.
Sesimizi ancak dışarıdan çıkartabiliyoruz.
1944 sürgününün başka bir versiyonunu yaşatıyor şu anda Rusya bizlere. O dönemde hayvan taşıma vagonlarında orta Asya’ya sürmüştü. Bu kez ise korku ve baskı yayarak, insanları zorunlu gidişe mecbur bırakıyor. Kalanları düzenli bir şekilde hapise arıyor, kaçırıyor veya savaşa gönderip oradan cesetlerini geri gönderiyor.”
Emine Halil Hanımfendinin anlattıkları bize Rusya’nın Afgan’ı işgali sırasında Afgan Müslüman halkına karşı Rusya içinde yaşayan Özbek, Kırgız, Kazak, Türkmen ve diğer Müslüman Türkleri cepheye sürerek Müslümanı Müslümana kırdırmış kendine göre bir taşla iki kuş vurmuşlardı. Afgan savaşı şırasında savaşa gönderilen Türkmenistanlı Tıp fakültesi öğrencisinin bana anlattıklarını siz değerli okuyucularımla paylaşmıştım. Türkmen tıp öğerencisi “savaşa cepheye gönderilen birlikte komutanlarının dışındaki bütün askerler Müslüman Türklerden oluşuyordu” diyerek ilginç hikayeleri de anlatmıştı.
Bugün Rus Ukrayna savaşında da Rusya’nın aynı taktiği uyguladığı ve Ukrayna cephesine Kafkasya ve Türkistan bölgesinden Müslümanları cepheye sürerek Müslümanları kırdırmakta oldukları görülmektedir.
Yani tarih tekerrür etmektedir.
“Küfür tek millettir” ve her yerden her zaman olaylar Müslüman topluluklar aleyhinde cereyan etmektedir.
Dünyanın sessizliğini belki iki yüzlülüğünü buna bağlayabiliriz!
Peki İslam toplulukları Türk, Arap, Acem demeden sessiz kalmalarını nasıl okumalıyız!
Ne kadar hazin ve kahredici bir durumdur!
Nerede insan hakları ihlal ediliyor, nerede insanların tepesine bombalar yağıyor, nerede zulüm, işgal ve soykırım yaşanıyor çoğunlukla halkı Müslüman olan topluluklar üzerinde gerçekleşiyor! Türk olması Arap olması acem ya da Afrikalı olması durumu değiştirmiyor.
Halkı Müslüman olan ve İslam ülkeleri olarak yaftalayan ülkeler ve o ülkelerde yaşayanlar ne zaman neme lazımcılıktan vazgeçer ve zulme rızanın zulüm olduğu gerçeğinden hareketle sesini yükseltir ve ne gerekirse kararlı bir duruşla gösterirse işte o zaman Müslümanlara ne komünist Çin, Sosyalist Rusya ve ne de Emperyalist sömürgeci batılı ülkeler ve ne de dünya siyonist yapılanmaları zarar verebilir!
Zulme karşı Müslümanların kahredici sessizliği daha ne kadar sürecek!
Ne zaman bana değmeyen yalan bin yıl yaşasın demekten vazgeçecekler! Ne zaman!
Oysa soykırım ve zulüm adım adım sessiz kalanlara doğru yaklaşmaktadır!
Vesselam