Tayvan'ı son iki yazımızda biraz daha yakinen tanımaya çalışmıştık. Bu yazımızda ise Tayvanlıların Doğu Türkistan meselesine nasıl baktıklarını, Tayvan'ın nasıl bir gelişim ve değişim içinde olduğunu biraz daha ayrıntılı bir şekilde ele alacağız.
Araştırmalarımız sırasında en çok merak ettiğim hususun Doğu Türkistan meselesine Tayvan elitlerinin nasıl baktıkları oldu. Yazılı ve görsel materyal yanında görüşlerini aldığım Tayvanlı akademisyenler, Tayvan’a Avrupa ve Türkiye’den gidip-gelen Uygur ve Türk vatandaşlarımız oldu. Bilgilerini samimi bir şekilde paylaşan lakin isimlerini bu yazıda zikretmeyeceğimiz değerli dostlarımıza bu vesile ile teşekkürlerimi sunuyorum.
Buyurun Tayvan’ı hep beraber tanıyalım…
Tayvan’ın resmi ismi Çin Cumhuriyeti, resmi dili de Çince’dir. Fakat hemen ifade etmeliyim ki ana kıta Çin Halk Cumhuriyeti yani ÇKP yönetimine tamamen zıt bir yönetim tarzına sahipler. Halkın refah seviyesi yüksek ve gelişmiş bir sosyal yaşam biçimine sahipler. Uluslararası ilişkilerindeki mütevazilikleri ve iyi niyetli yaklaşımları muhtemelen önümüzdeki yakın dönemde pozitif yönde kendisini hissettirecektir.
Türkiye olarak Tayvan’ı resmi olarak tanımasak da, ikili ilişkilerde gayet olumlu durumda olduğumuzu söylemek mümkün. Tabii bu olumlu durumu daha da ileri bir seviyeye çıkartabilir miyiz sorusunun cevabı, tamamen siyasilerin ve diplomatların verebileceği bir husustur. Bize düşen sadece bir analiz yapmak.
Tayvan’da son yıllarda bağımsızlık yanlısı hareketler yükseldiğini görmek mümkün. Lakin burada devletin “Çin Cumhuriyeti” olan isminin değişikliği veya bağımsızlık hareketlerinin bir sonuca ulaşmasını söylemek, en azından çok yakın gelecekte, pek gerçekçi değil.
Aynı kanaati taşıdığım Tayvanlı dostumuzun bu konuyla ilgili düşüncesini bire bir sizlerle paylaşma isterim; “Tayvan’ın resmi ismi Çin Cumhuriyeti, bunun değişmesi şimdilik mümkün değil, ancak ana kıta ile yaşanabilecek sıcak bir çatışma, bu değişikliği gündeme gelebilir. Bununla birlikte tarihte özel bir rol ve misyona sahip bu isimden vazgeçilmesi bir kesim halkın da karşı çıkmasını neden olabilir. Tayvan’da hangi iktidar gelirse gelsin, bunu göz önünde bulundurmak zorunda. Ancak Tayvan’ın başarılı bir şekilde atlattığı bu Wuhan virüsü olayından sonra dünya siyaset arenasında bu durum tekrar gündeme gelebilir. Bu durum ancak Tayvan’daki yönetimin daha fazla ülkeyle başarılı diplomatik ilişki kurmasıyla mümkün görünmektedir.
Tayvan-Türkiye ilişkisi son yıllarda zaten samimi bir ilerleme kaydetmektedir. Tabii Tayvan’ın Çin’in yerini alması, yakın zamanda mümkün gözükmemektedir. Hem büyük ekonomik gücü hem de savunma sanayisinde iş birlikleri ile Çin halen Türkiye’nin güçlü bir partneri durumundadır. Bununla birlikte bence makul olan, Çin’in zayıf olduğu konularda Türkiye-Tayvan ile işbirliğine gidebilir. Örneğin Tayvan’ın gelişmiş tarım sektöründeki başarılarından veya depreme dayanıklı inşaat sektöründeki tecrübesinden yararlanma gibi konularda bir işbirliğine gidebilir. Tayvan da bu konularda Türkiye ile karşılıklı iş birliği, faydalı ikili ilişki gelişme kaydetmek istemektedir”.
Doğu Türkistan konusunu sorduğum Tayvanlı dostum şunları ifade etti:
“Tayvan’da, Doğu Türkistan hakkında iki görüş vardır: İlki hükümet ve akademisyenlerin görüşü, ikincisi ise Tayvan halkının genel görüşü. Tayvan’da 1950’li yıllarda “Xinjiang”dan (Doğu Türkistan) gelip yerleşen Uygur, Kazak vs. insanlar vardır. Sonraki yıllarda da Tayvan’ın çeşitli birimlerinde görev alan kalifiye personel de yetiştirdi. Tarih veya uluslararası ilişkiler gibi alanlarda da insanlar yetişti. Günümüzde Tayvan’ın ABD ve Japonya gibi ülkelerle daha sıkı ilişki içerisinde olması dolayısıyla Tayvan, Xinjiang veya Doğu Türkistan ve Orta Asya konusunda biraz geride kaldı. Araştırmalar göz ardı edildi, sadece birkaç akademisyen bu konularda halen bazı çalışmalar yapmaktadır. Bu konuların Çin’in de yumuşak karnı olduğunu tabi ki Tayvan da biliyor. Kanaatimce Tayvan, bu gibi konular hakkında Tayvan hükümeti pek yorum yapmaz veya hareket göstermez. Ama ABD ve Japonya’yı takip eder.
Xinjiang, Tayvan halkının gözünde, halen ilk ve ortaokul kitaplarında yazıldığı şekliyle sadece bir bölgeden ibarettir. Halk sadece isim olarak bilir. Doğu Türkistan olarak bilmezler pek. Ancak son yıllarda bölgede kurulan kamp haberleri ortaya çıkınca, yazılı ve görsel medyanın da bu konudaki haberleri dolayısıyla çoğu Tayvan halkı anladı ki, bölgede bir Uygur milleti var ve bu halk Çin hükümetinin sert baskısı altındadır. Ancak Tayvan halkı ne yapacağını da bilememektedir. Bu haberlere Tayvan halkı sadece seyirci sıfatıyla Çin’in insan hakları ihlallerini bakıyor ama Çin’e karşı daha dikkatli hareket edilmesi gerektiğini kavramış durumda.
Şuandaki Tayvan İktidar Partisi tabi ki kampların ne kadar ciddi ve vahim bir boyutta olduğunu, ABD başta olmak üzere çeşitli uluslararası STK’larla iş birliğine girip gündeme getirmek ister. Bununla bağlantılı olarak mesela 2019’da Tayvan’da din ve insan hakları konusunda bir sempozyum düzenlendi. ABD ve Japonya’dan da Uygur hareketlerinin önde gelen kişileri davet edilip, çeşitli konuşma ve görüşler yapıldı. Anlaşılacağı üzere gelecekte Tayvan hükümeti ve halk bu konularla daha çok ilgilenecektir. Tabii Tayvan’da Uygurlar pek olmadığından günlük yaşantıda pek fazla tanıma fırsatı da yoktur”.
Devam edecek…