Daha kaç sebi, yetim ve öksüz kalacak?
Daha kaç aile parçalanacak?
Adı soyadı: Mevlüde Hilal
Doğum Tarihi: 1 Temmuz 1986
Memleketi: Gulca/Doğu Türkistan
Uyruğu: Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşı
Akıbeti: Sözde eğitim kampı + hapis
Suçu: İsnat edilen "devleti bölmeye teşebbüs", gerçeği Türkiye'de okumuş olmak.
Mevlüde Hilal, 2006 yılında Türkiye'ye gelmiş, bir yıl TÖMER'de Türkçe kursuna devam edip Samsun 19 Mayıs Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünü kazanmış. Lakin Samsun'daki eğitimini mücbir sebeplerden yarıda bırakıp İstanbul'a ablası Medine Nazımı'nin yanına yerleşmiş. 1,5 yıl İstanbul'da hayata tutunmak ve hayali okumak için çaba gösterdikten sonra İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu İşletme bölümüne kaydını yaptırmış ve 2012 yılında mezun olmuş.
Okulu biten ve 2006'dan 2012 yılına kadar kaldığı ülkemizde vatandaşlık için müracaat eden Mevlüde Hilal'in başvurusu olumlu neticelenerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşı olur.
Mevlüde Hilal, vatandaşlığa hak kazandıktan sonra memleketi Doğu Türkistan'da bıraktığı annesi Tursunay Muhpul'un ağır hasta olduğu haberini alınca, vefalı bir evladın yapması gerekeni gözünü kırpmadan yapıp, annesine bakmak üzere memleketine döner.
Mevlüde Hilal, Doğu Türkistanlı bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının Çin büyükelçiliği veya konsolosluklarında pasaportuna vize almanın ne demek olduğunu yakından bilen birisidir. Çinli yetkililer gözünde zaten potansiyel terörist damgası yiyen Mevlüde Hilal, annesinin durumunun aciliyeti ve biraz da iş ve işlemleri hızlı biter düşüncesiyle Çin Halk Cumhuriyeti pasaportunu kullanarak memleketi Gulca'ya döner.
Kader ağlarını örmüş, muhtemelen keşke hiç kullanmasaydım diyeceği Çin pasaportu ile ata vatanına dönen Mevlüde Hilal'i zor günler bekler.
Annesini gören, hizmetini yapan Mevlüde Hilal, Türkiye'ye dönmeyi hayal ettiği sırada herkesin olduğu gibi kendisinin de pasaportuna ÇKP yetkilileri el koyar. Bu durum Mevlüde Hilal'in Gulca'dan çıkamamasına neden olur ve gözü gibi gördüğü ikinci vatanı Türkiye'ye dönemez.
Doğu Türkistan'da hayat 2016 senesi itibariyle bir nevi cehenneme döner. ÇKP yönetimi sözde eğitim gerçekte ise işkence ve mankurtlaştırma kamplarını peşi sıra açmaya başlar ve önüne geleni kılıf bile bulmaya gerek görmeden bu tecrit kamplarına tıkmaya başlar. Kamplara alınanlar tabi ki öncelikli olarak Türkiye'de eğitim görmüş kişilerdir.
2017 senesinde kampa kapatılan Mevlüde Hilal, 2019 yılına kadar gün yüzü görmeden, hemen her Doğu Türkistanlı'nın muhatap zorunda kaldığı aşağılama, tecavüz, işkence ve hor görülmeler yaşar. 2019'da bir ara serbest bırakılan Mevlüde Hilal, 12 Haziran 2019 tarihinde "devleti bölmeye teşebbüs" suçlamasıyla 10 yıl hapis cezasına çarptırılır.
Ablası Medine Nazımı bugüne kadar hiçbir netice alamadığı bir mücadele yürütmekte. Ziyaretime geldiğinde 12 Haziran 2019 tarihinden bu yana kardeşinden hiçbir haber alamadığını, avukat tuttuğunu, resmi makamlarla irtibata geçtiğini lakin hiçbir ilerleme kaydedemediğini gözleri dolarak anlattı. Medine Nazımı kardeşinin ölü ya da sağ olup-olmadığını, hangi cezaevinde veya kampta yatırıldığını dahi bilmediğini boğuk konuşmalarında tarafımıza ifade etti.
Kardeşinin Gulca'ya döndükten sonra bir taraftan annesine bakarken diğer taraftan da geçimlerini sağlayabilmek için Türkçe ve İngilizce kurs öğretmenliği yaptığını, Türkiye'de veya Çin'de iken hiçbir siyasi olaya katılmadığını, Gulca'ya döndükten sonra da evlendiğini ifade eden Medine Nazımı, kardeşinin Ayşe adında bir kız çocuğu dünyaya getirdiğini, talihsizlikler yakasını bırakmayan Mevlüde Hilal'in evliliğini sonlandırması ve akabinde sözde eğitim kampına atılması üzerine minik Ayşe'ye hasta annelerinin bakmak zorunda kaldığını, olup bitenden habersiz şansız ama kaderi olan bir coğrafyada dünyaya gelen Ayşe'nin hiçbir zaman annesütü içemediğini, ana kokusunu hissedemediğini, şu günlerde 4 yaşına yaklaşan Ayşe'nin ana şefkatine muhtaç olduğunu gözleri yaşlanarak anlattı.
Medine Nazımı, Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı olan kardeşi Mevlüde Hilal'in ve doğal olarak vatandaş olması gereken yeğeni minik Ayşe'nin Türkiye'ye getirilmesi için Devlet yetkililerimizle irtibata geçmiş. Talebi gayet insani: "Türk vatandaşı kardeşime gereken korumanın sağlanarak can, mal ve ırz güvenliği içinde yaşayacağımız yeni vatanımıza dönmesi”.
Mevlüde Hilal'in ilk olmadığını, onlarca Türk vatandaşı Doğu Türkistanlı'nın Çin beyin yıkama kamplarında işkence, kötü muamele, tacavüz, dini ve milli değerlerinin aşağılanarak cebren tutulduğunu sağır sultan bile duymakta.
Biz de bu vesile ile sayın Dışişleri Bakanımızı, konu ve genel durum hakkında bilgilendirmek isterim. Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun en az bizim kadar meselelere vakıf olduğuna inanıyorum. Türk Devleti tarihi büyüklüğünü, aynen İspanya'dan Yahudilere, Macaristan ve Polanya'dan Hristiyanlara, Irak'tan Peşmerge'ye, Suriye'den Arap ve Türkmenlere, Balkanlar ve Kırım'dan can kardeşlerimize geçmişte yaptığı şevkat elini uzatacak, tarihi misyonunu yerine getirerek, en azından öz ve resmi vatandaşlarını, zalimin zulmünden kurtaracaktır.
Gözlerimiz yaşlı ama yollarda minik Ayşe ve suçu sadece Türkiye'de okumak olan Mevlüde Hilal'den gelecek güzel haberleri beklemekteyiz…