ÇKP’ye Reddiye

ÇKP’ye Reddiye

Esselamün aleyküm

 Öncelikle Türkiyemizin başı sağ olsun. Depremde hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, kalanlara sabır ve metanet dilerim.

Depremden bir kaç gün önce, arkada gördüğünüz şu Çinli soytarı, kendi halkını kandırmak için sosyal medyaya çıkıp bir şov yapmış. Anılan, Türkiye- Çin Dışişleri Bakanı arasında bu ayın başlarında gerçekleşen telefon görüşmesine atfederek, hükümetinin Uygurlara karşı işlediği soykırım suçunu aklamaya çaılışırken, Türkiye'ye yönelik suçlama ve tehditlerde de bulunma cesaretini, dahası aptallığını göstermiş. Depremin yaralarını sarmak için insanlık borcumuzu öderken, düşmana karşı mücadelemize de devam etmek adına bu soytarı konuşmasının Türkçe tercümesini aynen aktararak reddiyemi vereyim.

“Dışişleri Bakanımız Qingang, Türkiye Dışişleri Bakanı ile yaptığı telefon görüşmesinde Türkiye'ye Şincang (Doğu Türkistan) konusunda sorun çıkarmamasını hatırlatmıştır. Çin'in, Türkiye'nin ulusal egemenlik ve güvenliğin korunmasını desteklediğini belirten Qingang Çin’in, dış güçlerin Türkiye'nin iç işlerine müdahale etmesine karşı çıktığını, ancak Türkiye'nin, Çin'in Şincang ile ilgili meselelerdeki endişelerini dikkate alacağını ve ikili ilişkilerin sağlıklı ve istikrarlı bir şekilde gelişmesini sağlayacağını umduğunu vurgulamıştır.

Türkiye Dışişleri Bakanı ise Türk tarafının, tek Çin ilkesine bağlı kalmaya devam edeceğini ve Çin'i itibarsızlaştırmak ve ona saldırmak için içişlerini kullanmayacağını belirtmiştir. Bu görüşmenin arka planı çok gizemlidir, şöyle ki: Türkiye bu yıl haziran ayında genel seçime gidecek. Geçenlerde Türk dışişleri bakanı Çin hükümetinin, Çin'deki büyükelçiliğinin Şincang bölgesini ziyaret etmesine izin vermediğini beyan ederek, Şincang konusunda Çin'i abartılı bir şekilde karalamıştır. Bu ifade yanlıştır. Son birkaç yılda Çin, Şincang'ı ziyaret etmek için birçok kez Çin'deki yabancı elçilikleri organize ederek, uluslararası toplumun Şincang hakkındaki karalayıcı söylentilerini büyük ölçüde aydınlığa kavuşturmuştur. İki tarafı da idare etmek durumunda kalan Türkiye ise, Şingcang kartını dikkatle oynuyor.

Türkiye'nin, Çin'in yardım ve yatırımına ihtiyacı varsa, Şincang meselesini zayıflatmalıdır. Seçimde daha fazla oy kazanmak isteyen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şincang meselesini yutturmaya çalışamaktadır. Ne de olsa, Çin'in Şincang eyaletinde yaşayan etnik azınlıkların çoğunun, Türk kardeşleri olduğuna inanan birçok Türk var. Türkiye'nin onlar adına konuşması icab eder. Ama sorun şu ki, Türkiye fiilen Helenleşmiştir. Yakın zamanda yapılan bir genetik test, Türkiye Türklerinin %53,5'inin aslında Yunan soyundan geldiğini, Türk soyundan olanların oranının ise sadece %15.75 olduğunu gösterdi. Yani bu test sonucuna göre soyu Yunan olan Türkiye’nin, artık Türk dünyasının lideriyim diyecek yüzü kalmamıştır.

Dolayısıyla bu kez Dışişleri Bakanı Qin Gang’ın uyarısı tam zamanında yapılmıştır. Yani Şincang kartını oynamaması için Türkiye'yi dürtmüştür. Bu iki ülke arasındaki ilişkiler için iyi değil. Kürt ayrılıkçı güçlerin Türkiye'deki etkisinin çok büyük olduğunu bilmeliyiz. Çin, Türkiye ile gerçekten angaje olmak istese, Kürtleri desteklemeyi de seçebilir.”

Önce bu palyaçonun, tıpkı hükümeti gibi gizlediği, Türk heyetinin Doğu Türkistan’ı ziyaretinin gerçekleşememesinin asıl sebebini açıklayayım:

Türkiye’nin tavrı nettir: Doğu Türkistan’a diğer satılmış alçak yabancılar gibi oyun izleyip dönüşte ÇKP’nin propaganda aracı olmak değil, gerçekleri görmek için ziyaret etmek ister. Ancak yarası olduğu için gocunan ÇKP, bu şartlı talebi kabul etmediğinden ziyaret gerçekleşememektedir.

Sadece o kredi borcu olan fakir devletler ile para karşılığında vicdan ve dahi imanlarını satan zavallı İslam ülke ve kuruluş temsilcileri değil, eski BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Bachelet’in bile ÇKP’nin koyduğu "soruşturma değil, iyi niyet ziyaret" şartıyla gidip, kimseyle temas edemeden, sadece oyun izleyip döndüğüne dünya şahit olmuşken, hala gerçekleri inkar ederek kendini savunması, ÇKP ve uşaklarının, çürütemeyince kurbanı oynayan utanmazlığını bir kez daha teşhir etmesidir.

ÇKP'nin yalancılığına beyni yıkanmış halkından başkası artık inanmaz. Kuruluşundan bu yana geçen 100 yıldan beri yurtiçi ve dışında yalan ve aldatma ile iktidarını devam ettire gelmesinden dolayı güvenini kaybettiğini, ancak her şeyin bir gün biteceğini ve kaybedilen güvenin geri kazanılamayacağı gerçeğini düşünmeden beyhude girişimlerine aptalca devam ettiğini görüyoruz. Liste yapılırsa binler olacak yalancılık örneklerinden sadece en yakın geçmişteki iki, üç örnek vermek yeterlidir:

1--1998 yılında bir Makao turizm şirketini paravan olarak kullanıp Ukrayna'dan satın aldığı uçak gemisi Varyag'ı boğazdan geçirebilmek için Türk hükümetine askeri işlerde değil, yata dönüştürüp turistik amaçla kullanacağına taahhüt verdiği halde, 2021 yılı itibarıyla gemiye Liaoning adı vererek aktif bir uçak gemisi olarak kullanmakla kalmadı, hem suçlu hem güçlü olarak hala geminin boğazdan geçmesi esnasında Türkiye’nin kendisine çıkarttığı zorluk ve verdiği ekonomik zararı unutmayacaklarını her fırsatta dile getirmektedir;

2-- 3 yıl önce Wuhan’da ürettiği virüsün bulaşıcılığını gizleyerek dünyaya yaydığı gibi, yine son bir yıldır ülke içinde yayılıp kontrol edemediği virüs varyantlarının bulaşıcılığını ve ölenlerin sayısını gizleyerek, sınır kapılarını açıp zehrini dünyaya yaymaya devam etmektedir.

3--Dünya hakimiyeti hedefi doğrultusunda birçok ülkede Konfüçyüs enstitüsü ve polis karakolu açma ahlaksızlığına, bugünlerde ortaya çıkan casus balonunu da eklediğini, üstelik başkasının hava sahasını ihlal suçunu bile inkar edip balonu düşüren ABD’yi küstahça protesto ettiğini de gördük. ABD'ye bunu yapabilen ÇKP'nin, diğer ülkelere yaptığı utanmazlığı, kaba ve küstahlığının ne derece olduğunu tasavvur etmek zor değil.

-- Dahası, ÇKP'nin bu seferki Türkiye depremini de fırsata çevirerek, ilk günlerde deprem bölgesine gidip, Tayvan kurtarma ekibini kendi ekibi olarak tanıtıp insanları aldatırken, Türkiye'nin seçimine de karışarak, yerel halka AKP'ye karşı propaganda yaptırmak için rüşvet teklif ettiği çirkin girişimine de tanık olduk. Bu, ÇKP'nin söylediği ile yaptığının tamamen zıt olduğunun canlı kanıtı değil mi? Hani Dışişleri bakanı Türkiye'nin iç işlerine karışmayacağını söylemişti bizim Bakana? Dünya ayrıca ÇKP'nin ABD, Kanada ve diğer birçok ülkenin seçimlerine ve içişlerine karıştığına da şahit olmuştur. Son günlerde ÇKP’nin bir “kurtarma” ekibini gönderdiğini ve bir gurup Türkiye vatandaşının alkışlarla karşıladığını sosyal medyada gördük. Halkımızın uyanık olup, bu ekibinin “görev yapacağı” bölgelerdeki hareketlerine dikkat etmesini uyarıyorum

Madem ÇKP hükümeti Doğu Türkistan konusunda iftiraya uğradığını ve karalandığını iddia ediyor, o zaman sıkışınca "iç işlerimize karışmayın" koşulunu ileri sürmeden uluslararası araştırma ekibinin yasak ve kısıtlamaya tabi tutulmaksızın ziyaret etmesi için kapısını ardına kadar açması gerekmiyor mu? Bunu asla yapmaz, çünkü 21. Yüzyılın en vahşi insanlığa karşı ve soykırım suçunu orada işliyor. 

Anılan palyaçonun, Türkiye seçimden dolayı Doğu Türkistan kartını ustaca kullandığına dair iddiasına tek bir cümle cevap yeterlidir: Türkiye, Doğu Türkistan kartını kullansa idi, sizi kolayca dize getirirdi. Türkiye devletinin, Jeopolitik statüsü gereği “ Kuşak, Yol” girişiminizin batıya kadar uzanmasının tamamen kendisine bağlı olduğunu, bu nedenle, Türkiye’nin size olduğundan, sizin bu ülkeye daha çok ihtiyacınız olduğunu bilmiyor mu sanıyorsunuz?!

Bu soytarının insanı güldüren diğer bir iddiası da, Türkiye halkının çoğunun Yunan asıllı olduğu sonucuna varan bir genetik testi baz alarak, Türkiye’nin artık Türk dünyasının lideriyim diyecek yüzü kalmadığı tezidir. Aklı olan insan, bu test doğru olsa bile, DNA’sı Yunan olan o insanların da Türk soyundan olan az sayıdaki insanlar gibi kendini Türk kabul edip, bundan gurur duyduğunu idrak eder ve ismi Türkiye olup, her yönüyle diğer Türki devletlerden ileri olması hasebiyle Türk dünyasının lideri olmasının doğru ve haklı olduğunu onaylar. Türk milletinin yüceliği buradan anlaşılmıyor mu?

Bu soytarı ise bu kadarcık aklıyla sanki ileri sürdüğü tezine aldırış edenler olacakmış gibi Türkiye’ye akıl vermeye, hatta o Yunan dediği insanları Türkiye aleyhine kışkırtmaya kalkışmış!

ÇKP’nin Türkiye’yi tehdit eden Kürt desteğine gelince:

 Türkiye’nin, Doğu Türkistan’ın işgal edildiği gerçeği şöyle dursun, oradaki Uygur halkının insanca yaşama hakkını dile getirmesine bile tahammül edemeyen ÇKP, sanki ilk kez yapacakmış gibi, o Kürt dediği PKK’ya destek vereceği tehdidini salarak Türkiye’ye gözdağı vermeye kalkışmış. Bilmelidirler ki Türkiye, ÇKP’nın onlara ezelden beri vere geldiği destek ve işbirliklerini biliyor ve izliyor. Ben sadece üç tane örnek vereyim:

1- 1959 yılında cereyan eden Kerkük İsyanından beri Kürtlere desteğini kesmedi; 

2--Türkiye’nin güney sınırında bir Kürt devletinin kurulması için gizli destek ve maddi yardım veregeldi;

 3--2014’te Kürdistan bölgesinin başkenti Erbil’de Baş Konsolosluk açtı.

ÇKP’nin, bugüne kadar terör örgütü PKK’ya verdiği desteği yeni bir tehdit unsuru olarak Türkiye’nin önüne sermesi, ne komik bir teşebbüs değil mi!

 Ben de bu haddini aşmış haydutları uyarıyorum: Diğer ülkelere yaptığınız gibi, NATO’da en güçlü askeri güce sahip Türkiye’nin geçici sıkıntısını lehinize çevirip tehdidinizi küstahça sergileyerek sabrını taşırmayın. Aksi halde kaybeden siz olursunuz.

Devleti bir paket olarak kullanan mafya, Terörist ve gangster ÇKP’ye son uyarım da:

  Dünya hakimiyeti hedefi doğrultusunda şimdiye kadar hunharca para saçmanız, yabancı yatırımcıların, çıkardığınız türlü zorluklar nedeniyle pey der pey çekilmesi ile işsizliğin patlaması sonucu tükenmiş ekonomik gücünüzle dünyayı aldatmayın. Ekonominizin dibe vurduğu bugünlerde bile para basarak ve halkın paralarını gasp ederek kredi açmaya devamla kendinizi güçlü göstermeye çalışmanız, tıpkı 1960'larda Çin'deki kuraklık sırasında, on milyonlarca insanınız açlıktan ölürken, Mao’un gücünü göstermek için Sovyetler Birliği'ne hububat sağladığı gibi aldatmacadır. Yurt içindeki terör hükümdarlığınız ve yurtdışındaki holiganlığınız, sadece ekonomik gücünüzün dibe çökmesine değil, halkınızın öfkesinin kabarmasından kaynaklanan iç çalkantılar kadar, dünyadaki tüm ülkelerin uyanmasına ve sizi ortadan kaldırmanın haklı bir zorunluluk olduğu konusunda hemfikir olmasına da yol açmıştır. Sizin de endişe ile izlediğiniz gibi, batı başta olmak üzere çok sayıda ülke sizi devirmek için birlik içinde hareket etmeye başlamıştır. Sonunuz yaklaşmışken, Uygur soykırımını durdurun ve bir an önce Doğu Türkistan’ı gerçek sahibi olan Uygurlara iade edin.

Devrilmek yerine sizi yeryüzünden sileceklerle birlikte yok olmayı mi tercih edersiniz? O halde biz de varız. Bizler İNSAN olduğumuz için, onur ve şerefini ayaklarınızın altına atıp size köle olmaya razı olan bir avuç zavallı sürü ve alçak hain dışındaki Uygurlar, işgal ettiğiniz vatanımızda, onurunu size çiğnetip sefil yaşamaktansa, ölmeyi tercih ederiz. Bağımsızlık için mücadele eden Uygur diasporasının sloganı: Ya istiklal, ya ölüm! Dür

Kamer Artış

Kamer Artış

Yazar
Emekli Dış Ticaret Uzmanı ve Araştırmacı Yazar
YORUMLAR
YORUM YAP
0 Yorum bulunmaktadır.