100 Meşhur Uygur | Kaşgarlı Mahmud

100 Meşhur Uygur | Kaşgarlı Mahmud

Tanınmış bir Uygur alimi, ünlü dilbilimci, Türkolog ve Büyük Karahanlı şehzadesi, Divanu Lugati't-Türk’ün yazarı olan Kaşgarlı Mahmud, yaklaşık 1008 yılında Kaşgar’ın Opal köyüne bağlı Sultan Bagh'ın Azak mahallesinde doğdu. Kaşgarlı Mahmud’un tam adı Mahmud bin Hüseyin bin Muhammed'dir.

Kaşgarlı Mahmud’un Annesi Bibi Rabia Hanım, Babası o zamanlardaki aydın insanlardan biri olan Hoca Seyfettin’dir

Kaşgarlı Mahmud, ilk öğretilerini erdemli ve eğitimli annesi Bibi Rabia'dan alıyor. Ve ardından memleketi Opal'daki dini medreselere gidiyor. O Karahanlı devletinin bir prensi olarak, ailesinden iyi eğitim aldığı için küçük yaşlardan itibaren çok zeki, mükemmel bir adam olarak büyüdü. Daha sonra Şeyh İmam İbn Halef adlı bir alimden Kaşgar'daki Medreses-i Hamidiye ve Medreses-i Saçiyede ilim tahsil etti.

O zamanlar, dünyaca ünlü Uygur alimleri bu yüksek öğretim kurumlarında ders veriyordu. Kaşgarlı Mahmud Arapça, Farsçayı ana dili gibi akıcı bir şekilde konuşmasının yanı sıra gramer bilgilerine ustaydı. Tarih, coğrafya, astronomi ve tıp bilimlerinde de kendini geliştirmişti.

Kaşgarlı Mahmud’un ilmi ve feraseti mükemmel seviyeye ulaşır ulaşmaz Karahanlı devletinde iç çatışmalar başlar.

Kaşgarlı Mahmud Miladi. 1057 yılı kraliyet sarayındaki kanlı iktidar savaşında Kaşgarı terk etmek zorunda kalır ve zor şartlar altında bağdaşta yerleşir.

1065 yılı Doğu Karahanlılar devletinin Hakanı Süleyman Arslan Han kendi kardeşi Muhammad Buğra Han tarafından yok edilerek Hakan Muhammad Buğra Han olur.

15 aydan sonra Muhammad Buğra Han Hanlık Tahtını büyük Oğlu Hüseyin Han’a ( Kaşgarlı Mahmud’un babası) devretmek ister. tahtın Hüseyin’e devredileceği ziyafette Hüseyin’in üvey annesi ( Muhammad Buğra Hanın küçük eşi) Muhammad Buğra Han, Hüseyin han ve diğer vezirleri prensesleri yemekten  zehirleyip öldürür.

O günkü ziyafette Kaşgarlı Mahmud’un babası da zehirlenenler arasındadır. Bu saray darbesinden sonra İbrahim, 1057 yılında Batı Karahanlıların hakanı olmuştur. Kaşgarlı Mahmud ise bu tuzaktan kendisini kurtararak Batı Karahanlı Devleti'nin topraklarından kaçmıştır. Ancak İbrahim Han'ın adamları her yerde onu aradıklarından o kendisini gezgin veya bilgin gibi sıfatlarla takdim ederek sık sık yer değiştirmek zorunda kalmıştır.

Kaşgarlı Mahmud, dönemin bütün klasik ilimlerini tahsil etmenin yan ısıra, Türk dili araştırmasına hayatını  vakfetmiştir. Bu amaçla Orta Asya'yı boydan boya inceleyerek Anadolu'ya, oradan da Bağdat'a gitmiş. 15 yıl boyunca Türklerin örf ve âdetlerini yaşadığı bütün illeri, şehirleri, obaları, dağları ve çölleri adım adım dolaşmıştır.

Gezileri sırasında, anadili Türkçenin Hakaniye, Oğuz, Kıpçak, Argu, Çiğil, Kepenek şivelerini de öğrendi. İyi öğrenim görmüş, Arapça ve Farsçayı da çok iyi bildiğinden İslâmiyet'le ilgili bilimsel çalışmaları da yakından takip etmiş, Türklerin ayak izi olduğu her bölgeyi karış karış dolaşarak, Türkçenin bütün lehçelerini yerlerinde öğrenmiş, geleneklerini göreneklerini kayıt altına almıştır.

Kanlı bir siyasi darbeyle tahtı ele geçiren İbrahim, bir yıldır Karahanlı devletinin tahtına oturamayan annesinin kışkırtmasıyla, meşru statüsünü tanımayı reddeden Varis Han Emri İnnal Tekine saldırdı ve savaşı kaybederek öldüğü biliniyor.

Kaşgarlı Mahmud tüm hayatını tahta çıkmaktan vaz geçerek, hatta ailesinin katili ve rakibinin ölümünden sonra bile memleketine dönmeden Türk dillerinin incelenmesine odaklanıyor.

O gittiği yerlerde kaldığı süre boyunca elde ettiği Türkçe materyalleri o dönemdeki en iyi bilimsel usüller ile araştırır. O Divan'ı derlemeden önce, çok yönlü materyaller toplar, Farsça ve Arapça dilbilim üzerine Türkçe çalışmaları gözden geçirir ve içtihat kazanır.

Kaşgarlı Mahmud Bağdat'a vardığında Arapların Türkçeyi ve Türklerin önemini anlatan bir çalışmaya ihtiyacı olduğunu görür. Böylece Dîvânu Lugâti't-Türk eseri ortaya çıkar.

Kaşgarlı Mahmud Eserini 1072 yılında Bağdat’ta yazmaya başlar, 1074 tarihinde tamamlar. Eserin tamamlanmasından sonraki bir yıl içerisinde dört defa baştan sona gözden geçirdikten sonra, kendisinin hangi toprağa ait olduğunu bildirmek amacı ile takma adı ile (Kaşgarlı) adını kullanır ve 1075 yılı Eserini Abbasi Halifesi Muktedî-Biemrillah’ın oğlu Ebü’l-Kasım Abdullah’a sunmuştur.

Dîvânu Lugâti't-Türk yalnız Türk Dilini Araplara bildirmek için yazılmış ham sözlük değil, aynı zamanda Türklerin etnografyasını, tarihini, yerini ve mantığını, mizahını astronomisini, tarımı, Tıbbi, savaş kurallarını ve Türk edebiyatının özünü içine alan yaklaşık yedi bin beş yüzden fazla kelime girilen dünyada başka bir benzeri olmayan en değerli bir sözlük olarak biliniyor.

Kaşgarlı Mahmud’un bu eşsiz eseri sonraki dönemlerde yaklaşık 700 yıl gizemli bir şekilde ortadan kayıp olduğu bilinir.

İnsanlar böyle bir eserin var olduğunu duymuş olsalar da, 1914 yılına kadar dünyanın dört bir yanındaki akademisyenler ve araştırmacılar kitabın tek bir nüshasına ulaşamazlar, ancak günümüze ulaşan kopyası aslında 1299 -1922 yılları arasında Osmanlı dönemine ait hazine Bakanı Nazif Bey'in kütüphanesinde saklanır.

Nazif Bey bu kitabın Türk dili ve kültürü için ne kadar değerli olduğunu bilmese de, değerli bir kitap olduğunu düşünerek, bir günü Çalışanlarından bir kadını çağırıp zor günde kaldığında bu kitabı 30 altına satmasını ondan az paraya satmamasını söyler.

Bir süre sonra başına zor günler gelen kadın, kitabı yerel pazara götürüp Burhan Beye 30 altın liraya satmasını söyler. Burhan Bey bu Kitabı yüksek bir fiyata satıp iyi bir fayda almak için eğitim bakanı Emrullah Beye götürür. Eğitim bakanlığındaki kişiler kitabı incelemek için alır ve bir hafta sonra Burhan beye fiyat vermesini söyler, Burhan bey 30 altın olduğunu söylediğinde ise eğitim bakanı Emrullah bey 30 altına kendilerinin bir kütüphane satın alacaklarını söyleyip kitabı geri verir. Tam o zamanlarda ömrünü tarihi kitapları toplamaya adayan Ali Emri bey, Burhan Beyin yanına gelip her zamanki gibi elinde tarihi kitaplar olup olmadığını sorar. Burhan Bey durumları anlattıktan sonra elindeki o kitabı gösterir. Ali Emri bey Kitabı eline alıp nerdeyse bayılacakmış gibi olur. Çünkü onun elinde dünyadaki en değerli kitaplardan biri olan Dîvânu Lugâti't-Türk olduğuna inanamaz, öylece bu değerli kitabı Ali Emri be satın alır.

Kaşgarlı Mahmud Dîvânu Lugâti't-Türk yazıldıktan yaklaşık 850 yıl sonra Tanınmış bir dilbilimci olan Sayın Rifat bey, Talat paşalar üç yıl çalışarak üç cilde ayırmış halde 1915-1917 yılında orijinal adıyla İstanbul’da yayınlanır ve tüm dünya Türkologlarının ilgisini çekmiştir.

1980'lerin başlarında, Çin işgali altındaki Doğu Türkistan’ın dilbilimcileri, uzmanlar ve akademisyenler, Molla Abdulhamit Haci Yusufi, Abdurehim Ötkür, Dilbilimci Mirsultan Osman, Sabit Rozi gibi alimlerin yoğun çalışması sonucunda Dîvânu Lugâti't-Türk şimdiki zaman Uygur Türkçesine çevrilir. Ve 1941 yılı Besim Atalay tarafından Ankara’da yayımlanan fotokopi esasında hazırlanıp 1981-1984 yılları arası tüm bölümleri Halk yayınevi tarafından ardı ardına yayınlanmıştır.

Ayrıca Kaşgarlı Mahmud Türk Dili Divanı dışında ilk Dünya Haritasını çizmiştir.

Kaşgarlı Mahmud tüm arzu niyetlerini gerçekleştirir ve 23 senelik seferi sonlandırıp 1080 yılında memleketi Kaşgar’a döner. Sonra kendi adına izafeten inşa ettirdiği Mahmudiye Medresesinde dersler vermeye başlar, binlerce öğrenci yetiştirir.

Tanınmış Uygur alimi ve ünlü bir dilbilimci, Türkolog ve Büyük Karahanlı devleti şehzadesi Dîvânu Lugâti't-Türk’ün yazarı olan Kaşgarlı Mahmud 1105 yılında, 97 yaşında iken hakkın rahmetine kavuşur. Merhumun cenazesi ders verdiği Mahmudiye mezarlığında toprağa verilir.

Kaşgarlı Mahmud Kitabu Cevahirü'n Nahv Fi Lugati't Türk adlı bir eser daha kaleme aldığı biliniyor. Türk dilinin ilk gramer kitabının nerede ve nasıl kaybolduğu belirlenememiştir. Bu eser, günümüze ulaşamadan yok olmuştur.

Şaheser Dîvânu Lugâti't-Türk’ün tek nüshası bugün İstanbul’da Millet Kütüphanesi'nde muhafaza edilmektedir.

 

Tercüme: Zehra ÖZUYGUR-Türkistan Press

Yazar
YORUMLAR
YORUM YAP
0 Yorum bulunmaktadır.