KOMÜNİST ÇİN'İN ''FETÖ'' KARTI

Başbakan Binali Yıldırım, 04 Kasım 2016 tarihinde Çin Halk Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Wang Yang'ı ağırladı. İki lider ekonomik ve stratejik ilişkilerin yanı sıra, Çin'de FETÖ'yle mücadele konusunu da masaya yatırdı.

Çin Başbakan Yardımcısı Yang, Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı'nın, 3 Ağustosta Çin Yönetimi'nin destek mesajını getirmek üzere Türkiye'yi ziyaret ettiğini hatırlattı. Çin'de bulunan FETÖ unsurlarına karşı gereken müdahalelerde bulunacaklarını vurguladı. karşılığında Türkiye'den de Çin'e karşı faaliyetlerin, özellikle Doğu Türkistanlıların hakli mücadelesinin engellenmesini istemeyi ana gündem maddesi olarak öne sürdü. Oysa tıpkı Hint ata sözlerinde, ''Filin gösterdiği dişleri başka, yemek için kullandığı dişleri başkadır'' dendiği gibi Çin'in sinsi planları da bambaşkaydı.


Ünlü yazar Ergün DİLER 15 Temmuz öncesindeki bir köşe yazısında, ABD lı bir arkadaşından ‘‘FETÖ nün Çin İstihbaratı ile de iç içe çalıştığını aktardığı’’ gibi Onlarca senedir gerek Çin İstihbaratı ile gerek iş dünyası ile çok koyu ilişkiler içerisine geren FETÖ nün Çin'deki faaliyetleri 15 Temmuz sonrasındaki tarihi hezimetle çoktan pazarlık değerini kaybetmiştir. Çin'deki takkeye yapmış kriptoları dışında önemli iş adamlarının hepsinin başka ülkelere kaçtığı gelen haberler arasındadır.


Çin'in asıl amacı FETÖ ile seneler süren kırlı işbirliği ortaya çıkmadan, bu tür ucuz manevralarla günah çıkartmak ve en önemlisi Türkiye'nin Bati ile yaşanan gerginliğini ve iç sorunlarının artmasını fırsat bilerek, Türkiye'yi ABD ve Rusya'ya karşı Avrasya'da dengi unsuru olarak kullanmaktır. zira Çin 15 Temmuz darbe girişimi beklediği gibi gitmeyince Türkiye'yi kim yanına çekerse, onun İslam dünyası ve Orta Asya'da söz sahibi olabileceğini kabullenmiş durumdadır.


ORTA ASYA YENİDEN DİZAYN EDELİRKEN, 15 TEMUZ DARBE GİRİŞİMİ VE ÇİN

Dünya siyasetinin jeopolitik denge mücadelesinin en önemli uzun vadeli merkezine dönüşmekte olan Orta Asya'nın zengin enerji kaynakları, dünyanın süper güçleri arasında bir stratejik çekişmeye, dolaysıyla bölgeyi yineden dizayn etme rekabetine neden olmaktadır. Bölgedeki kaynaklar için özellikle üç ana aktör olan ABD, Rusya ve Çin son bir kaç yıldır alan ve nüfuz savaşında ayrı ayrı birlikler ve siyasi stratejik ortaklıklar kurma arayışına hız vermekte ve ilerleyişine yönelik potansiyel engel olarak gördükleri ülkeleri işlevsiz hale getirmeye çalışmaktadır. Enerji savaşlarında süper güç konumundaki ABD ile coğrafi etkiye sahip Rusya iki öncelikli güç olurken, Çin ekonomik kuşatma ve nüfus yayılmacılık hamleleri ile Orta Asya'nın dengesini değiştirebilecek büyük güç olarak hızlıca ön plana çıkmaktadır.
Elbette ki, Bölgeye yönelik en önemli etnik ve kültürel güç konumundaki Türkiye'miz buna kayıtsız kalamazdı. Türkiye, bir yandan Irak ve Suriye krizi, diğer yandan PKK sorunu ile yoğun enerji tüketmekte olduğuna rağmen, Orta Asya'nın dengi savaşında haklı olarak yerini alabilmek için önemli atılımlarda bulunmayı sürdürmüştür.


Türk dili konuşan ülkeler İşbirliği Konseyi (TURKKON), Türk dili konuşan ülkeler parlamenter asamblesi (TÜRKPA) gibi önemli kuruluşları hayatı geçirmiş, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) nin işlevini arttırmış, ortak Üniversiteler açmış, Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA), Türk dünyasının UNESCO'su diye tanılan Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı(TÜRKSOY), TRT Avaz ve TRT'nin bütün Türk lehçelerinde radyo yayını ve burada ismini sayamadığım onlarca sevil toplum kuruluşları, vakıf, derneklerinin faaliyetlerine ivme kazandırmıştır. bunun yeni sıra askeri alanda da ‘Tek millet iki devlet anlayışı’ ile harekete geçen Türkiye ve Azerbaycan iki ülke arasında var olan 'Stratejik İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşması' kapsamında ortak askeri birlik kurma yolunda ilerlemiştir.


Ocak 2013 ta ise, Türk Dünyası için önemli bir askeri adım atmış. Azerbaycan’da ilk etapta Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan ve Moğolistan’ın katılımıyla “Avrasya Askeri Statülü Kolluk Kuvvetleri Teşkilatı” (TAKM) adı altında kurulmuştur. ''Birleşmiş Türk Orduları yada ''TURAN ORDUSU'' diye tanılan ve Merkezi Ankara olarak belirlenen teşkilat’ın Nisan 2014 e kadar ilk dönem başkanlığını Türkiye üstlenmiştir. Bu haber dünya gündemine bomba gibi düşmüş. Yapılan açıklamalarda her ne kadar teşkilatın 'katılımcı ülkelerin askeri statülü kolluk kuvvetleri arasında işbirliğini geliştirmeyi öngördüğü ve sadece barışa hizmet etmeyi hedeflediği, 'TAKM'nin hiçbir ülke ve kuruluşa karşı oluşturulmadığı, herhangi bir askeri müdahale mangasının de bulunmayacağını vurgulansa da, Sadece 4 devletin bünyesinde bulunan 2 milyon 800 binlik asker gücü sayısı birçok ülkeyi korkutmaya yetmiştir. Çin ve Batı başta olmak üzere birçok ülkede bu olay haber bültenlerinde son dakika olarak geçmiş ve ‘Türkler dünyaya karşı birleşti tehlike kapıda’ ‘Osmanlı geri dönüyor’ manşetleri atılmıştır.

Ardından İslam dünyasında rol model olarak da ön plana çıkmakta olduğu Türkiye'nin girişimi ile 14 Aralık 2015 tarihinde Suudi Arabistan ile birlikte nükleer silahlara sahip İslam ülkesi Pakistan'ı de içine alan 34 devletten ulaşan ''İslam Ordusu İttifakı''nın kurulması bardağı taşıran son damla olmuştur. (Ama ne yazık ki, malum sebeplerden ötürü 3 senedir TAKM’den 1 senedir ''İslam Ordusu İttifakı''den pek bir haber gelmiyor)
Bunun yanı sıra, ateş çemberi altındaki Orta Doğuda güçlü istikrarını koruyabilmesi ve şaşırtan ekonomik büyümesi ile bölgesel güç olarak ağırlığını hissettirmeye devam eden Türkiye'nin özellikle Suriye krizinde yalnız bırakıldığı halde, onca karanlık çukurları kıvrak feraseti ile atlatarak, kendi argümanlarını ileri sürmesi ve büyük oyuncalara ‘‘ben olmadan olmaz’’ diye meydan okuyabilmesi, üstelik Afrika açılımlarının da belerli alanlarda edata Çin ile rekabet edecek seviyede hızlı ilerlemesi, Orta Doğu ve Avrasya'da uzun vadeli denge planları olan ABD, Rusya ve Çin'in hesaplarını şaşırtmış ve onları ilk önce Türkiye’yi dengelemeye, yanı, iç sorunlarından başını kaldıramayan bir Türkiye’ye dönüştürme girişimine sevk etmiştir. dolaysıyla FETÖ nün 15 Temmuz darbe girişimin ardında sadece batılı ülkeler değil, Çin gibi değer güçlerin de olabilme ihtimali doğaldır.

son aylarda ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’nın ‘‘ Erdoğan sözümüzü dinlemiyor, bizimle çatışıyor, çelişkilerimizi yüzümüze vuruyor, Suudiler ve Mısırlılar her koşulda bize yaltaklanıyor, fakat Erdoğan en azından dostumuz gibi davranmaya da çalışmıyor. Erdoğan Washington'da bu yüzden sevilmiyor’’ açıklaması ve FETÖ nün 15 Temmuz darbe girişimine yönelik tavırlarından ötürü ABD başta olmak üzere AB ülkelerini suçlular kategorimizin merkezinde oturtturmakta her ne kadar hakli olsak da, kurnaz Çin gibi kendi planlarını çok sinsi, dolaylı şekilde yürüten, dünyanın neresinde bir yara açılırsa, düzeltmek için değil, aksine daha da pisleştirerek, yarıyı büyütmenin hesabını yapan, kendisi açıkça oyun kurmasa bile başkası tarafından kurulan oyunların etrafında 'ben nasıl nemalanabileceğim' mantığı ile binlerce yıllık geleneksel şeytansı böcek siyasetini devreye sokan fırsatçı ülkülere daha dikkatli olmamız gerekiyor.


Zira 15 Temmuz öncesi ve sonrasındaki Çin'in devlet televizyonu başta olmak üzere diğer medyalarında FETÖ ile eşgüdüm içerisinde Türkiye'yi İtibarsızlaştırma stratejilerinin yapmaya gayret ettikleri nüansları çok açıktır.
Darbe girişimi öncesi diktatör Çin devletine ait medya kuruluşları ve Çin'in sosyal medyası, Türkiye’ye karşı müthiş karalama kampanyası yürütmüştür. Türkiye'yi de tıpkı Suriye ve Afganistan gibi iç savaş ülkesi diye algı yaratmaya çalışmışlardır. Türkiye’nin bir diktatör tarafından yönetildiği, ülkenin usulsüzlük ve yolsuzluklarla çalkalandığı ve büyük etnik soy kırımların yapıldığı, caniler ve karanlıklarla dolu bir ülke olduğu yalanı sürekli pompalanmıştır.

Çin Halk Kurtuluş Ordusunun kuruluş yıl dönümü olan 1 ağustos 2016 tarihinde Çin devlet televizyonları olan CCTV nin bütün kanallarında “ Çin, eğer bugünkü Irak, Suriye ve Türkiye’ye dönüşecek olursa'' başlığı altında 4 dakika 46 saniyelik bir propaganda filmi yayınlanmıştır.
Filmde, Irak, Suriye, ve Türkiye’ye ait olduğu iddia edilen savaş, yıkım, mülteci, açlık, sefalet ve çocuk ölümleri sergilenmiş ve böylece, Çin yönetimi bu propaganda filmi ile Türk Milletinin onuruna, şanlı geçmişine alçakça saldırmıştır. Çin'in Türkiye Cumhuriyetini, dağılma sürecine giren Irak, Suriye ile aynı kefeye koyması asla kabul edilemez. üstelik Çin Dış işleri Bakan Yardımcısı Zhang Ming’in 3 Ağustos tarihindeki Ankara ziyareti öncesinde bu yalanlarla dolu propaganda filminin Çin’in güdümündeki devlet televizyonlarında gösterilmiş olması, Çin'in her fırsatta dillerine dolamaktan keyif aldığı “Stratejik Ortaklık ve Dostluk” naralarının samimiyetsizliğini ortaya koymaktadır. Çin dışişleri bakan Yardımcısı Ming’in Türkiye ziyareti esnasında dahi bu art niyetli, alçakça onur kırıcı propaganda filmi, Pekin, Şangay, Guangcu… gibi büyük şehirler başta olmak üzere onlarca Çin şehirlerinin merkezi meydanlarında kurulu olan dev ekranlarda gösterilmiştir.

En son Çin’de izan ve vicdan sahibi bir bilim adamı olan Prof. Dr. Li Hao (李昊) bu iftiralara cevap niteliği taşıyan bir yazı yazmıştır. Yazıda Türkiye’nin demokratik, sosyal bir hukuk devleti olduğunu, demokrasi’den haberi olmayan Çin toplumun, Türkiye’nin seçimle iş başına gelen Cumhurbaşkanını ve hükümetini silah zoruyla devirmenin gayri meşru bir suç olduğunu bilmesi gerektiğini Çin aydınlarının dış ülkeler söz konusu olduğunda objektif davranması gerektiğini ikaz etmiş ve Türkiye hakkında da aydınlatıcı bilgiler vermiştir.

ÇİN 15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNİN NERESİNDE?

FETÖ iş dünyasının açık bir şekilde en çok iş yaptığı Ülkelerin başında Çin gelmektedir. ticaretlerinin ve iş adamlarının Çin'de daha rahat iş yapmasının teminatı için Z(S)aman gazeteleri ve medya kuruluşları yaklaşık 15 senedir antlaşma gereği "Doğu Türkistan" kelimesini kullanmaktan da hep çekinmiştir. Doğu Türkistan konusunda Çin ağzıyla konuşmayı, Kendi çıkarları için mazlum Uygur Müslümanlarını kötülemekten de hicap duymamıştır. hatta Z(S)aman gazetesi Uygurları terörist göstermek için adeta Çin ile yarışmışlardır. Sonunda mazlumların ahi tutmuş olmalı ki, Türk Hükümetin uyguladığı ''OHAL '' kanunu kapsamında FETÖ Örgütünün Çin'de ve diğer ülkelerde iş yapan yaklaşık bin 200 kadar FETÖ Örgütü yanlısı dernek ve vakıflar kapatılmıştır. Bunların arasında Çin büyükelçiliğinin güdümünde kurulan ve adeta Çinin Türkiye'deki lobisi netliliği taşıyan, Ankara merkezli ''Türkiye * Çin Dostluk Vakfı'' ile ''Türk – Çin Sanayici ve İşadamları Dostluk ve Dayanışma Derneği ön plana çıkmaktadır. Söz konusu FETÖ bağlantılı Çin vakfı ve Çin Derneğinin kurumsal internet sayfası incelendiğinde, faaliyetlerinin tamamen Çin’in Türkiye’deki propagandalarına yönelik olduğu, Ayrıca, Çin’in Doğu Türkistan’daki baskı, zulüm, etnik ayırımcılık, dini ve ırkı soykırım uygulamalarını sinsice gizlemeye matuf olduğu kolayca anlaşılmaktadır. Bu sözde Vakıf ve Dernek FETÖ Örgütü’nün yıllardan Çin yanlısı ve onun Müslüman Uygur Türklerine yönelik uygulamalarını kamufle amaçlı ve Müslüman Uygur Türklerine ihanet içirikli uygulamaları için bir aracı kurum olarak hizmet ettiği bilinmektedir.


Ayrıca FETÖ elbaşı ile ABD de görüşen ve ''eğer ABD de ikamet etmeseydiniz ikinci seçenek olarak hangi ülkede İkamet etmeyi tercih ederdiniz?'' diye sorduğunda FETÖ elbaşının ''Çin'de'' cevabını verdiğini ünlü bir Türk şenaatçi 2012 yılının ortasında bizzat bana aktarmıştır. Bunlar da Çin ile FETÖ arasındaki sebebi meçhul güven ilişkisinin çok uzaklara dayandığını gözle önüne sermektedir.


FETÖ nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardında Çin'in de olduğunu açık bir şekilde iddia edemesek de, dünyanın en gelişmiş siber ordusuna sahip dikta Çin yönetiminin bu hain saldırıyı daha önceden bildiği muhakkaktır. Çünkü 15 Temmuz öncesi bunu kanıtlar nitelikte bir soru olaylar vuku bulmuştur.
1) AHABER'in 25 Temmuz yaptığı habere göre, Darbeye katılan Cuntanın Türkiye’deki Darbe komuta heyeti dışarıdaki ekiple Çin merkezli sosyal iletişim ağı QQ.com üzerinden bağlantı kurmuştur. QQ.com ise Doğu Türkistanlılar arasında Çin'in siber ordusu tarafından yönetilenin ''en hassas iletişim ağı'' ve ''casus virüsü deposu'' olarak da biliniyor. Dolaysıyla Çinin darbe girişiminden çok iyi haberdar olduğu, ancak Türkiye'ye uyarmak yerine sessizce olayı seyrettiği aşikârdır.


2) Sakarya üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Dilşat BARIŞCI'nın aktardığı bilgiye göre, onun Doğu Türkistanlı yakınları bir turist gurupla Türkiye'ye geliyor, Ancak Çin'in sadece Uygur turistlere yönelik baskıcı uygulaması gereği Türkiye'de yakınlarını ziyaret etmek yada yanında gecelemek yasak olduğundan Dr. Dilşat BARIŞCI yakınlarının ziyaret etmekte olduğu Bodruma arkasından gitmek zorunda kalıyor. 13 Temmuz Bodrumda yakınları ile görüştüğü sırada gurup yöneticisine Çin işgali altındaki Doğu Türkistan'ın Kuçar il Emniyet genel müdür yardımcısından kısa masaj geliyor, Çince yazılan masajda ''hemen Çine geri dönün, çünkü 23 Temmuz'a kadar Türkiye çok karışacaktır ve o zaman dönme şansınız olmaz'' deniliyor. Turist gurup yetkilisi Kuçar il Emniyet genel müdür yardımcısın daha yeni pekinden atanan Çinli dostu olduğunu ve çok şey bildiğini dolaysıyla hemen dönme kararı aldığını açıklıyor. Gurup ziyareti yarıda keserek aynı gün İstanbul'a dönüyor.

3) 6 Temmuz'da Çin genelindeki Türkiye'ye turist gurup göndermekte olduğu bütün turizm ajanslara genelge dağıtılıyor ve güvenlik nedeni ile Türkiye'ye turist gurup göndermeyi hemen durdurması, eğer uçak biletleri alınmış ise acilen geri iade etmesi isteniyor. Aynı gün yüzlerce gurup suresiz iptal ediliyor.

4) 10 Temmuz 'CHİNA SOUTHERN' hava yolu şirketi her Haftanın üç günü Urumqi – İstanbul Atatürk Havalimanı arasında ki uçuşlarını güvenlik nedeni ile süresiz askıya aldığını ilan ediyor. Airbus A330 tipi uçak tipiyle 7 saatlik uçuş süresiyle Çarşamba, Cuma ve Pazar günleri gelen havayolu şirketi rutine göre 15 Temmuz geçe saat 24:00 te Atatürk havalanana iniş ve Aynı geçe saat 01:30 da geri dönüşü son uçuş olarak belirliyor ve sonrasındaki uçuşları bilersiz sureyle askıya aldığını bildiriyor.

Darbecilerin aslında darbe planını aniden Pensilvanya'da alınan kararla bir hafta öne çekmek ve üstelik plan deşifre olunca 15 Temmuz geçe 03:00 te planlanan hain saldırıyı saat 22:00 sularında başlamak zorunda kaldığı yönündeki etrafları dikkate alınırsa bu detaylar Çin - FETÖ ilişkisi hakkında çok şey anlatacaktır.


Mir Kamil KAŞGARLI-Türkistan Press
Bu Haberi 1048 kişi okudu!
15/07/2021
YORUMLAR
YORUM YAP
0 Yorum bulunmaktadır.