GERİDE KALAN KARANLIK GÜNLER

Çin elçilikleri Uygurların süresi dolan pasaportlarını temdit etmeyip veyahut değiştirmeyip, sürekli geri dönmeye zorlamayı dünya çapında uygulamaya koyduğu ve biz de mecburen sahte uzatılmış pasaportlarla ve hatta fake pasaportlarla hayatımız pahasına muhaceret hayatımızı değişik ülkelerde sürdürmeye zorlandığımız karanlık yıllarda, gerçek bir pasaport sahibi olabilmeyi hayal bile edemez duruma gelmiştik. Önümüz karanlık, ne zaman, hangi sınırda yakalanacağımız belli değildi.

Yine de yürümek ve bu haksızlıkları haykırmak için yaşamak zorundaydık. Hatta 3. ülkelerde fake pasaport yüzünden yakalanıp aylarca hapis yattığımız, bizi vatandaşlığına kabul edebilecek ve insanca yaşam ve özgürce haykırma fırsatı sunabilecek bir ülkeye hasret kaldığımız günler daha dün gibi aklımızda tazeliğini koruyor.

İnsanlar Uygurları Çin’den kaçtıktan sonra kurtuldu zannediyorlar, ama yurtdışına çıktıktan sonra de Çin’in onları kendine macbur bırakmak için neler yaptığını hayal bile edemezler. Bazılarının sanki ”Çin daha önce Uygurlara zulüm yapmıyormuş da daha yeni başlamışmış…” gibi soruları gerçekten canımı yakıyor. Temel insan hakkı olan bir pasaport konusunda Uygurların onlarca senedir çektiği Çin işkencelerini anlatsam sayfalar dolar aslında.

1949 da Doğu Türkistan Faşist kızıl Çin işgaline uğradıktan sonra Doğu Türkistan’dan hicret ederek, Suudi Arabistan’a yerleşmiş olan rahmetli amcam Muhammad Rahım Hasan KAŞGARLI hep bana nasihat ederdi; “Kamil, bak oğlum, eğer sen yurt dışında Çin korkusundan tamamen kurtulup, özgürce yaşamak istiyorsan, şu cebinde taşıdığın Çin’in cininden kurtulman lazım. O cin işte bu Çin pasaportudur. Sen ne zaman her hangi bir ülkenin vatandaşlığına geçer ve o ülkenin pasaportunu taşıdığın gün, özgürlüğünün tadına işte o zaman varırsın, işte o zaman özgürlüğünün ne anlama geldiğini gerçekten anlarsın” derdi.

O günlerde “Ah şu ikinci vatan Türkiye’ye bir ayak basmak nasip olursa, vatandaşlık vermese bile, hatta günümüzü bir ekmekle geçirmek zorunda kalsak bile yeğdir” diye dilekler tutan bendeniz, Allah’in inayeti ile Türkiye’ye sağ salim gelmeyi başararak, kısa sürede hayalini bile kuramadığımız Türk vatandaşlığına sahip olmakla birlikte, 2008’den bu yana TRT gibi gözde devlet kurumunda çalışmaya başlamıştım.

Yeni yılın girmesi ve kadro derecemin 3’e yükselmesi ile birlikte ailece yeşil pasaport hakkına sahip olmamız gözlerimizi mutluluk yaşlarına boğdu. Bu paha biçilmez nimete olan düşüncelerimizi ifade etmek gerçekten zordur.

Bu günleri gösteren Allah’a ve bize sıcak kardeş kucağını açan, ekmeğini ve bütün devlet imkanlarını bizimle paylaşan Türkiye devleti ve hükümet yetkililerine ne kadar teşekkür etsek azdır. Sözlerimiz de kifayetsiz kalıyor.

”Allah bu ülkemizi korusun, başımızdan eksik etmesin, ecdatlarımızın yedi deniz ve altı kıt’ada dalgalandırdığı “İLAYI KELİMETULLAH” sancağını tekrar düştüğü yerden kaldırarak, Türk – İslam dünyasını eski şan ve şevketine kovuşturmayı nasip etsin, Çin İşgali altındaki Doğu Türkistan’ımızın özgürlüğüne vesile kılsın, inşallah!

Türkiye’de yaşamakta olan Doğu Türkistanlı muhacir kardeşlerimizin de en kısa sürede topluca istisnai vatandaşlık haklarına sahip olmasını dilerim.

Allah bana da bu büyük nimetin hakkını layıkıyla eda etmeyi nasip etsin.

Kaynak:Mirkamil Kaşgarlı
Bu Haberi 1510 kişi okudu!
10/02/2020
YORUMLAR
YORUM YAP
0 Yorum bulunmaktadır.