1 Ekim 1949'da Doğu Türkistan'ın Çin tarafından işgal edilmesinin yıldönümü münasebetiyle İstanbul başta olmak üzere farklı ülkelerde yaşayan Uygur Türkleri Çin konsoloslukları önünde basın açıklaması ve protesto gösterisi düzenledi.
Uluslararası Doğu Türkistan STK'lar Birliği'nin çağrısıyla İstanbul Sarıyer'de bulunan Çin konsolosluğu yakınında toplanan Doğu Türkistanlılar, esaretin 74.cü yılında işgal edilen Vatanın bağımsızlığına kavuşması için İslam dünyasından destek istedi.
Gösteriye çok sayıda STK, siyasi parti temsilcisi ve 500’e yakın Doğu Türkistanlı katılım sağlarken, ellerinde ay yıldızlı gök ve Türk bayrağı kaldırarak Çin aleyhine sloganlar attı.
Doğu Türkistan Uluslararası STK'lar Birliği adına basın açıklamasını okuyan Doğu Türkistan Maarif ve dayanışma derneği Başkanı Hidayetullah Oğuzhan, öz vatanında Çin tarafından yürütülen işgal ve asimilasyon politikasına ve yeni dünya düzeni kurulurken oluşacak fırsatlara dikkat çekerken, Doğu Türkistanlıların kurtuluşu için bağımsızlıktan gayrı yol olmadığına vurgu yaptı ve Türk-İslam dünyası, uluslararası Toplumu Uygurlara sahip çıkmaya davet etti.
1 EKİM DOĞU TÜRKİSTAN’IN 74 YILLIK İŞGALİ İLE İLİŞKİN BASIN AÇIKLAMA
“Saygı değer basın mensupları:
Bugün biz Doğu Türkistan işgalinin 74.yıldönümü münasebetiyle Çin’i kınamak için buradayız. Doğu Türkistan'da işgali garanti altına almak amacıyla devam ettirmekte olan Soykırım ve asimilasyon politikaları her geçen gün dahada şiddetlenmektedir. Bu yüzden işgalin başladığı bu önemli günde tüm bu insan hakları ihlallerinin ve soykırımın tek çözümü olan bağımsızlık mücadelemizde kararlığımızı sergilemek amacıyla bu basın açıklamamsını gerçekleştirmekteyiz.
Bundan 74 sene önce, 1 Ekim İşgalci komünist Çin kendi kuruluşunu ilan etti ve Doğu Türkistan’ı Milliyetçi Çin güçlerinden kurtarmayı bahane ederek Doğu Türkistan’a girdi ve bölgeyi işgal etti. Sonradan Doğu Türkistan’daki Tüm devlet kurumlarını ve Doğu Türkistan cumhuriyeti ordusunu tasfiye etti. Yerli milliyetçiliğe karşı propagandası adi altında Doğu Türkistan’ın aydınları, zenginleri ve kanaat önderlerini hapsetti ya da öldürdü. Böylelikle toprağı gasp edilmiş, Aydin, zengin ve ordudan ibaret toplumun üç temel direğinden yoksun bırakılmış Doğu Türkistan’ın adı 1955 yılında “Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi” olarak değiştirilerek Doğu Türkistan’ının kurumsal işgali da gerçekleş oldu. İşgalden önce kendi bağımsız devlet kurumları, eğitim sistemi ve hukuku olan, kendi kendini yönetme hakkına sahip olan Türk ve İslam toprağı Doğu Türkistan komünist Çin’in bir eyaletine dönüştürüldü. Doğu Türkistan halkının tüm hakları elinden alindi. Doğu Türkistan’ın tüm doğal zenginlikleri İşgalci Çin tarafından yağmalandı.
İşgal sonrası Çin tarafından tüm Doğu Türkistan genelinde asimilasyon politikası uygulamaya başlandı ve Doğu Türkistan halkı eşi benzeri görülmemiş baskı, zulüm ve soykırım politikalarına maruz kaldı. Doğu Türkistan’ın asil toprak sahipleri olan Uygur ve diğer Türki halkları doğrudan öldürme, yargısız infaz, müebbet hapis gibi yollarla soykırıma tabi tutuldu. Çin rejimi halkı asimile etmek ve onları Çinlileştirebilmek için zulmün tüm çeşitlerine başvurdu.
Her çeşit fiziki işkenceler, iç organları çalma, tecavüz, hakaret, ırkçılık, hukuksuz tutuklama, dini inanç hürriyetlerinden mahrum bırakma, mal varlıklarına el koyma, zorla kürtaj ve kısırlaştırma uygulamaları yürüttü. Doğu Türkistan’da kanaat önderleri ve aydınları tutukladı ve öldürdü. Doğu Türkistan’daki Cami, Türbe ve diğer tarihsel imaretleri ve bölgeleri tahrip etti. Doğu Türkistanlıları Çinli fabrikalarda köle işçi olarak zorla çalıştırdı. Kardeş aile projesi adi altında Doğu Türkistan’da aile kurumunun değerlerini ayaklar altına aldı. Çocuk kampları inşa etti ve ilk okuldan başlayarak çocukları yatılı okula tabi tuttu ve ebeveynlerin kendi çocuklarına Uygur dili, kültürü ve değerlerinin öğretme ve tanıtma haklarından mahrum bıraktı. Hatta, ebeveynleri öldürülen yahut kamplara kapatılan çocukları Çinlilere evlat olarak vermeyi devlet politikası olarak uyguladı.
İşgalci Çin doğu Türkistan’da belli aralıklarla aralıkla adım adım işleyen asimilasyon politikası yürüttü. 1955 ile 1965 arasında yerli milliyetçiliğe karşı politika adi altında yüzbinlerce Doğu Türkistan aydını ve münevverleri, din adamları katledildi. Camiler ve Karahanlılardan beri eğitim devam etmekte olan medreseler kapatıldı ya da yıktırıldı. 1966 ile 1976 arasındaki “kültür devriminde ise milyona yakın doğu Türkistanlı denetim altına tutuldu ne kadar tarihi maddi miras varsa hepsi geçmişin kalıntısı olarak nitelendirilerek tahrip edildi ve yaktırıldı. Çin’in iç bölgelerinden milyonlarca Han Çinlileri naklederek Doğu Türkistan’ın demografik ve etnik yapısını değiştirdi. Sonrasındaki ıslahat devri ve “Bati Belgesini Kalkındırma” projesi adı altında Doğu Türkistan’ın yerel zenginliklerini Çin iç eyaletlerine taksim etti. 2004 yılında ortaya attığı “Çift Dilde Eğitim” adı altında Uygur dilinin okullarda eğitim dli olarak kullanılmasını sınırladı.2017 yılına gelindiğinde ise Uygurca ilk okullarda dahi engellendi. 2013’te Xi’in iktidara gelmesiyle Doğu Türkistan’da “Dini Aşırılıkla Mücadele” adi altında sert denetim başlandı. 2014 yapımı inşa edilmeye başlanan “toplama kamplarına milyonlarca insani hapsedildi
Kısacası Çin’in Doğu Türkistan’da uygulamakta olduğu tüm bu vahşi cinayetleri evrensel insan hakları beyannamesindeki tüm maddelerini ihlal etmektedir. Hatta daha fazlası Çin Doğu Türkistan’da soykırım suçu işlemektedir. Nitekim 2021 yılında Londra’da bağımsız hukukçulardan oluşan bir heyetin kurduğu Uygur mahkemesinde Çin rejiminin Doğu Türkistan’da soykırım yaptığına hüküm verilmiş ve AB, Amerika, Çek, Kanada, Japonya, Litvanya, Fransa, Tayvan parlamentolarında Çin’in Doğu Türkistan’da yaptıkları soykırım olarak kabul edildi. Doğu Türkistan’da tüm bu vahşetler yaşanırken ve batılı ülkeler bu duruma birer bire ses çıkartmaya başlarken, kendi din ver irk kardeşlerimiz olan İslam alemi ve Türk dünyası bu duruma sessiz kalmaktadır. Bu sessizlik ve suskunluk İslam Dünyası için silinmez yüz lekesidir.
Çin’in Doğu Türkistan’daki işgal politikası sadece Doğu Türkistan İçin Bir tehdit değil, komşu ülkeler, uluslararası düzen ve barış için de tehlike arz etmektedir. Çin’in 74 senelik işgal süresince devam eden tüm katliam, asimilasyon ve asrın vahşeti olarak tarif edilen soykırım bu işgalin sonucudur. İşgalin neden olduğu bu zulümler secdece ve sedaca işgal bittiğinde sona erecektir.
Tüm dünya halkının Doğu Türkistan halkına olan zulümlere karşı ses çıkartmalıdır. Sadece Doğu Türkistan halkının iyiliği için değil, kendi iyiliği için ses çıkartmalıdır. İslam alemi ve Müslümanlar ve diğer din mensupları buna ses çıkartmalıdır. Çünkü Çin tüm bu zulümleri Doğu Türkistan’da Müslümanlara ve tüm din mensuplarına yapmaktadır. Çünkü Çin tüm dinlere karşıdır ve yayılmacıdır. Uluslararası toplumlara otoriterlik, baskı ihraç etmektedir. Bugün Doğu Türkistan’da olup Biten şeylerin yârin öbürkün Dünyanın diğer bir yerinde tezahür etmesinin önü alınmalıdır.
Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar Birliği olarak;
1. Tüm devletlerin Doğu Türkistan’ı Çin tarafından işgal edilmiş bir toprak parçası olarak kabul etmesini ve bağımsızlık mücadelemizde meşru yollarla yürüttüğümüz bağımsızlık mücadelemizi desteklemesini talep ediyoruz.
2. BM, AB, İslam İş birliği Teşkilatı, Türk Devletleri Teşkilatı ve diğer Tüm Devletleri Çin’in "terörizm ve dinî aşırılık" bahanesiyle devam ettirdiği bu ırkçı tutumundan, insan hakları ve inanç hürriyeti kısıtlamalarından ve “Çağdaş Nazi İşkence Kampı” uygulamasından bir an önce vaz geçmesi ve Doğu Türkistan’da devam ettirmekte olduğu soykırımı durdurması için harekete geçmeye çağırıyoruz.
3. BM Genel Kurulunu ve BM insan hakları yüksek komitesini Doğu Türkistan için bir özel temsilci atamasını, bağımsız gözlemleme ekibi göndermesi ve müzakere oturumu gerçekleştirmesini talep ediyoruz.
4. Hükümetleri ve uluslararası kuruluşları, Doğu Türkistan'daki insan hakları ihlalleri ve kültürel baskılara çözüm bulmak için Çin'e diplomatik baskı uygulamaya çağırıyoruz.
5. Dünya çapındaki tüm tüketici ve işletmeleri, Doğu Türkistan'dan zorla çalıştırmayı içerebilecek tedarik zincirleri konusunda bilinçli olmaya ve ürünlerin etik olarak tedarik edilmesini sağlayacak adımlar atmaya teşvik ediyoruz.”
“BİZE YARDIM EDİN”
Basın açıklamasının ardından Ahmed Yesevi Vakfı Başkanı Sayın İlyas Saka, Uluslararası Türkistanlılar Dayanışma Derneği Başkanı Burhan Kavuncu ayrı ayrı konuşma yaparak duygularını paylaşırken, Kamp tanığı Gülbahar Celilova Hanımefendi konuşma yaparak; “5 yıldır Çin konsolosluğu önüne geliyorum. Ve haykırıyorum. Beni neden tutuklayıp 1 yıl 11 ay Toplama Kamplarında işkence ettiklerini, eğer ben teröristsem neden beni bıraktıklarını soruyorum. Cevap vermiyorlar. Beni yalanlıyorlar. Gözlerimin önünde tecavüz edilenler, organları çalınanlar, işkenceyle katledilenlerin hakları var, bana hep şunu nasihat ederdi. ‘Abla sen yabancı ülke vatandaşısın, seni bırakırlar. Özgür dünyaya çıkınca gördüklerimi dünyaya anlat.” Derdi. Ben sözümü tuttum İnsanlara sesleniyorum! Bize yardım edin” şeklinde vicdanlara seslendi.
DÜNYANIN DÖRT BİR YERİNDE PROTESTO EDİLDİ
Ardından Doğu Türkistan İnsan hakları izleme derneği başkanı Nur Muhammed Türkistan’i İngilizce konuşan topluma seslenerek Soykırımcı Çin’i kınadı.
En son edilen duanın ardından göstericiler olaysız dağıldı. Ayrıca 1 ekim Çin işgali İstanbul'un yanı sıra Hollanda, Avustralya, İsveç, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri, Bangladeş başta olmak üzere dünyanın dört bir tarafında yaşayan Uygur Türkleri tarafından Protesto edildi.
Muhammed Ali ATAYURT-Istiqlal Haber