ÇİNİN İŞGALİNDEKİ DOĞU TÜRKİSTANLILARA UYGULADIĞI ZÜLME BİR TÜRK HOSTESİN PEKİN HAVA ALANINDA ŞAHİT OLDUĞU DEHŞET ANLARI!
GERÇEK VE BİZZAT YAŞANMIŞ BİR ÇİN ZULMÜ HİKAYESİ
Yıllarca işim gereği Dünya’nın her tarafına uçuyorum. Bir çok ilginç olaylarla karşılaştım. Ancak,bu kez Çin’in başkenti Pekin hava alanında şahit olduğum ve bizzat yaşadığım bir olay var ki,bunu hayatım boyunca unutmayacağım. Karşılaştığım bu olay beni çok derinden etkilemiştir.
Pekin Hava Alanında Karşılaştığım bu son derece acımasız ve İnsanlık Dışı olay şöyle ceryan etmiştir; Biz ekip olarak İstanbul’a doğru uçmak için Pekin hava alanına geldik .Biz ekip olarak pasapart kontrölü ve çıkış işlemleri için Pasaport polisinin önüne geldik. Burada çok acımasız ve bir o kadar insanlık dışı bir olay la karşılaştım. Burada genç bir Anne kucağında küçük bir bebek ile kontrol noktasına geldi.
Hayatımda Karşılaştığım En İnsanlık Dışı ve Acımasız Olay
Küçük bebeğin ağlaması kulak dibimden hiç gitmiyor, Çin polislerinin elinden çeke çeke götürdüğü anne her gün rüyamda…ve bu olay sürekli beyinimi kemiriyor ve bir saniye bile aklımdan çıkmadığı bu insanlık dışı olayı sizlerle paylaşmak istedim . Pekin havalimanında pasaport kontrolünden geçiyorduk. Alanda yankılanan Türkçe sesler tüm uçuş ekibimizin dikkatını çekti. Pasaport kontrol memurun önündeki adam delicesine Türkçe bağırıyordu ” O benim resmî nikahlı eşim! Bebeğimin Annesi! Nasıl olur? Nasıl pasaportunu iptal ederseniz? Onun Türkiye cumhuriyeti vermiş olduğu oturumu var ! Sizin yanı Çin yönetiminin vermiş olduğunuz resmi evlilik cüzdanımız var! Bunu nasıl yaparsınız?”
Adam durmadan bağırıyordu, yanında sessizce ağlamakta olan genç Uygur Türkü Karısının kucağındaki bebek adamın sesinden korkmuş olacak ki, var gücü ile adeta Annesinden ayrılmamak için olacak var gücü ile ağlıyordu . Kontrol noktasının önünde yığılan her Milletten oluşan kalabalık şaşkınlıkla onları izliyordu. Daha sonra uçağa bindik ve yolcularımızın de tamamlanması ile uçak kaptanımızın isteği üzerine sınır krizi geçirmekte olan biraz önce kontrol noktasında Türkçe haykıran Türk yolcumuzun yanına gidip kendisine yardımcı olmak istediğimi söyledim. Bebek susmuş ve derin bir uykuya dalmıştı. Türk Yolcumuz anlatmaya başladı.Üç yıl önce bir vesile ile geldiği Çin’de Uygur Türkü kız ile tanışmış ve daha sonra evlenmişlerdi. Resmi işlemlerini tamamladıkıtan sonra eşini alarak Türkiye’ye gitmişlerdi.Bir süre sonra bir birlerine olan sevgi ve mutlulukların meyvası tatlı mi tatlı bir bebekleri olmuştu. 3 sene önce Çin’de evlendiği Çin vatandaşı Uygur Türkü eşi ile bebeğini alıp eşinin ailesini görmeye gelmişlerdi. Geldikten sonra başlarına gelmeyen kalmamıştı. Her gün Polis sorgusu,ailenin sıkıştırılması ve yapılan eziyet onların ziyaretlerini zehir etmişti. Bunun üzerine Karı koca aileleri ve akrabaları ile geçen kısa bir ziyaretten sonra daha edebileceklerini tahmin ettikleri Pekin’e gelmişlerdi. Bir süre sonra ziyaretlerini tamamlayıp Türkiye’ye gelmek üzere Pekin Hava alanına gelmişlerdi. Her şey Polis kontrol noktasına geldiklerinde olmuştu. Kontrol noktasındaki Polis, bilgisayardan kontrol ettiğinde Çin vatandaşı olan Doğu Türkistanlı Uygur Türkü eşinin pasaportunun iptal edildiğini ve kendisinin uçağa binemeyeceğini eşine bildirmişti. Bunun üzerine kendisinin Şaşkınlıkla pasaport memuruna bir yanlışlık olabileceğini, eşi ile 3 yıl önce evlenerek Türkiye’ye götürdüğünü ve burada ikamet ettiklerini ayrıca bir kaç aylık ve çok küçük bir bebeklerinin olduğunu anlatmaya ve bu işte bir yanlışlık olabileceğini söylemeye çalışmış, Ama Türk Koca, çok sert müdahaleye maruz kalmış .Tartışma devam ederken kontrol noktasındaki telsizle merkeze haber vermiş. Olaya müdahele için gelen polisler ve hava alanında görevli Sınır Muhafaza askerleri bulunduğukları alanın etrafını kuşatarak kendilerini enterne etmiş. İçlerinden Amir durumunda olduğu tahmin edilen bir Çinli asker ise, zorluk çıkarmadan kontrol polisinin talimatlarına uymasını ve bebeğini alarak hemen uçağa binmesini ihtar etmiş.Çinli asker bu arada kendisine yanındaki itaşıdığı tabancasının kabzasını de işaret ederek tehdit etmiş ve bozuk Çin aksanı İngilizcesi ile kendisine ” Karın Çin’de kalacak. Bebeğini alarak sen derehal Çin’i terk edeceksin. Sesini de derhal kes. Yapacak bir şey yok ” demiş. Bunun üzerine Türk Yolcumuz ” Benim bebeğim daha çok küçük.Anne sütüne ihtiyacı var. Lütfen yardım edin !” diyerek yardım talebinde bulunmuş. Bebeğim ne olacak? O daha emiyor, annesine ihtiyacı var” bağırıyordu adam. ” bebek Türk, o gidecek ” . “Siz nasıl insanlarsınız? Küçücük bebeğe acımıyormsunuz ???” Adam tüm gücüyle bağırıyordu. Muhtemelen Alanda toplanan yüzlerce polis ve jandarmanın başı olan sert görünümlü adamın yandakilere işaret etmesiyle onlarca asker bebekli kadınla ve adamın üzerine atladı. Bir an elçilikteki arkadaşların anlattıkları aklıma geldi. Çin’de Uygurlara yataklık yaptığı suçlamasıyla hapishaneye atılan onlarca Türk vatandaşlarının durumu aklımdan geçti .
“Siz ne yapıyorsunuz? Bu adamı nereye götürüyorsunuz? ” hiçbir şey umrumda bile değildi, varsın, içeriye atsın. Bende bir anneydim. Emzikteki bebeğinden ayrılmanın ne olduğunu en iyi ben bilirdim. jandarmanın önüne nasıl atladığımı hatırlayamıyorum, kadının çığlık sesinden mi yada minik bebeğin insan içine işleyen ağlama sesinden mi güç aldım gözüm hiç bir şey görmüyordu, Kaptanımızın , diğer hostes arkadaşımın ve başka bir kaç kişilerin seslerini duymuş gibi oldum ” bırakın onu “, “bu adamın suçu ne? ” , ” onu bırakmazsanız bizi de alın! ” . Kendime geldiğimde Ortalık karışmıştı . Jandarma başı pasaport kuyruğundaki yükselen seslerden etkilenmiş olmalıydı ki, adamlarına bırakma işareti verdi. Adam tir- tir titriyordu. ” bebeğini al git! Bir daha olay çıkarırsan seni tutuklayacağız ! ” diye tehdiit etti. . Kadın çocuğuna daha sıkı sarılmıştı ve yalvarırcasına Askerlerin başına Çince bir şeyleri sayıklayıp duruyordu . Küçük yavrucak minik elleriyle göz yaşlarıyla kaplı annesinin yüzünü tutmuş her şeyin farkındaymışçasına avaz avaz ağlıyordu. Daha fazla dayanacak gücüm yoktu, kaptanımın itmesiyle sırama geri döndüm ama uzun bir süre göz yaşlarıma hakim olamadım, hatta eşini Çinlilere bırakıp uçakta yavrusunu elinden hiç indirmeden ruhu çıkmış gibi oturan adama servis ederken , bir ara annesinin sütüne ihtiyaç duyan o çaresiz yavrucuğun hiç durmayan ağlama seslerinden bu laf dinlemez yaşlar hep süzüldü durdu….
Çin’in Türkiye’de çok satan gazeteler ile sözde çok izlenen kanallarda sözde barış ve kardeşlik projesi olarak yutturmaya çalıştığı “Çin Rüyası- Yeni İpek Yolu ve Bir kuşak Bir Yol” gibi ısmarlama Çin propagandaların gerçek yüzünü Pekin Hava alanında ilk kez ve yerinde böylece görmüş oldum.