KOMÜNİST ÇİN’İN DOĞU TÜRKİSTAN’DAN VAZ GEÇEMEMESİNİN SEBEPLERİ

Geçtiğimiz günlerde bir Tayvan televizyon kanalı, Amerikan uydu kaynaklı bilgilere dayanarak, Komünist Çin’in Doğu Türkistan’dan vaz geçememesinin nedenleri ile ülkemizin asıl sahibi olan Uygurları sindirmek için aldığı misli görülmemiş şidde içerikli tedbirleri açıklayan bir belgesel yayınladı. Programı izledikten sonra vatandaki halkımın maruz kaldığı trajedi, her Uygur gibi benim de içimi yaktı. Uluslararası derin devletlerin bilinçli olarak semertmesiyle güçlenen Çin’in gücüne güvenip kudurmuş Komünist liderlerinin kalleşliğini duyurmak üzere Çince bilmeyen veya bu programı izleyemeyen hemşehrilerim ile Türkiye Türkçesi bilen diğer soydaşlara bu programda bahsedilen hususları tercüme ederek  aktarmayi görev bildim

 İşgalcı Komünist Çin’in vatanımızdan vaz geçememesinin nedenleri olan ülkemizin yer altı ve yer üstü zenginlikleri ile stratejik coğrafi konumu aşağıda özetle verilmiştir:

I- Yeraltı ve üstü Zenginlikleri

1-Petrol rezervi: Çin resmi kurumlarınca kesin miktar açıklanmamakla birlikte, farklı kaynaklar, ülkemizin şimdiye kadar keşfedilen toplam petrol rezervinin 24 milyar ton(*) civarında olduğunu tahmin etmektedir. Bahsi geçen tv programında verilen şu bilgiler, ülkemiz petrol rezervinin gerek miktar, gerekse  kalite itibariyle dünyanın ilk sıralarında yer aldığını açıkça göstermektedir: İçinde bulunduğumuz yılın başlarında Çin petrol işletme şirketi, Tarım Havzasında yer alan (350,000- 400,000 km2. yüz ölüçümü ile dünyanın en büyük çöllerinden biri olan) Taklamakan’da bir adet Bir milyar tonluk; Üç adet 800 milyon tonluk ile On adet 61 milyon tonluk sülfurik asit oranı düşük  petrol yatağı bulduğunu açıklamıştır. Bu miktarın, 1956 yılında keşfedilen Karamay’ın rezervı ile birlikte Doğu Türkistan’ın toplam petrol rezervının sadece %10’unu teşkil ettiği vurgulanmıştır. Diğer bir deyişle petrolün %90’ı hala çıkarılmamıştır.

*(1956 yılında SSCB’ye karşı savumak amacıyla 7,735 Km.2 yüz ölçümlü Karamay’a gönderilen askerler su çıkarmak üzere sadece birkaç metre kazdıkları yerden petrol çıkıp 30 metre yüksekliğe fışkırmış ve durduralamamıştı; İnşa edilen bir parkta suni göl yapmak için kazılan yerden yine petrol fışkırmıştı. Karamay’ın altının tamamen petrol ile dolu olduğunu gören Çinliler, kente “Yağ Üreten Havuz” adı koydular ve kentin simgesi olarak ağzına kadar petrol dolu bir havuzun kenarında oturup tambur çalan bir Uygur’un siyah heykelini dikmişlerdir. 1955 yılında adı geçen kentte başlanan yıllık 7,321 ton olan petrol üretim kapasitesi şimdi 10 milyon tona çıkarılmış olup, sonraki yıllarda daha fazla miktara çıkarılması hedeflenmektedir.  Karamay sadece petrol zengini değil, bol doğal gaz rezervine de sahiptir)

2-Doğal Gaz: Bazı kaynaklara göre Doğu Türkistan’ın doğal gaz rezervi, 13 trilyon M3’tür.(*) Çin’in şimdiye kadar ülkemizden çıkarıp Şanghay’a kadar döşediği 4,500 Km. uzunluğundaki boru ile ülkenin iç kesimlerinde tükettiği doğal gaz, toplam rezervın %39 olup, %61’i halen yer altında saklıdır.

3-Maden rezervi: Doğu Türkistan’ın madeni, Çin’in toplam maden rezervinin %85’ini teşkil eder. Sadece Altay bölgesinde bulunan 3 No’lu Keketuohai Maden Ocağı örneği, vatanımızın ne denli zengin reserve sahip olduğunu ispatlamaya yeter: Anılan ocak, çok katlı ve her bir katında birer çeşit maden bulunan, 143 Mtr. derinlik ve 250 Mtr. çapı ile yer küresindeki toplam 140 çeşit madenin 88 çeşidinin ki bunlar arasında nadir bulunan başta uranyum olmak üzere 18 çeşit madenin de yer almasıyla, dünyanın en çok tür ve en üstün kaliteli ürün veren maden ocağıdır. Komünist Çin hükumeti, sadece bu ocaktan çıkardığı madenlerin bir kısmı ile dağılmadan önceki SSCB’ye olan milyarlarca Dolarlık borcunu kapatmıştır. Adı geçen maden ocağı dışında Doğu Türkistan’ın diğer bölgelerinde de bol miktarda maden ocağı bulunmakta olup, bunlar da bölgeye yerleştirilen Çin ordusu mensuplarınca işletilmektedir. Şimdiye kadar ülkemizdeki madenlerin % 40’ı çıkarılabilmiştir.

4-Kömür rezervi: Bazı kaynaklara göre  muhtelif bölgelerde yer alan 24 adet ocakta bulunan 910 milyar tonluk rezervi(*), eskiden Çin’in en çok ürün veren kuzeydoğu bölgesindeki miktardan daha fazla olması hasebiyle Doğu Türkistan, Çin’in en büyük kömür rezervıne sahip bölgesi olmuştur. Şimdiye kadar buradan çıkarılan kömür, toplam rezervin %40’ını teşkil etmiştir.

5-Çinli jeolojistler, başta Japonya olmak üzere dış ülkelerden ithal ettiği, canlıların büyümesi ve kemik gelişimi için önem arzeden sülfurik asit ile potasyum sülfat başta olmak üzere 30’dan fazla çeşit minerali Lopnur’da bulmalarıyla bölge 4,000 kişiye iş imkanı sağlanmıştır. Çin bu keşifleriyle, ithalatçı konumundan bu maddelerin en kalitesini tedarik edebilecek duruma gelmiştir.

Bunların dışında Doğu Türkistan, hidro elektrik, rüzgar ve güneş enerjisi zengini bir ülkedir.

Hem bu zenginlikleri Çin’in iç kesimine taşımak, hem de bu yağmaya razı olmayan asıl sahiplerinin ayaklanmalarına karşı savunmak üzere, Pekin’in talimatıyla İli’den Çin’in başlıca illerine kadar uzanan, tank gibi askeri araçlar dahil tüm ağır vasıtaların geçebileceği bir ekspres köprü yolu inşa edilmiş olup bu köprünün trafiği merkezi hükumetin kontrolündedir.

Yer altı zenginliklerin yanısıra, mevcut yer üstü zenginliklere başka ürünleri de katmak suretiyle Doğu Türkistan’ın geniş arazilerinin her bir santimini bile boş bırakmayacak şekilde istifade etmek isteyen Çin hükümeti, buranın kurak ve asitli toprağını Tayvanlı bir mühendisin buluşu olan biyolojik gübre kullanmak suretiyle ıslah ederek tarıma elverişli hale getirmiştir.  Sulama işini ise, Doğu Türkistanlı halkın 2,000 yıllık müthiş zeka eseri olan karizleri birbirine bağlayarak 5,000 Km.’lik bir su kanalı oluşturmuş, buna ilaveten Çin’in iç kesiminden de su getirmiş ve İsrail’den ithal ettiği damla teknolojisiyle hallederek bölgeyi muazzam bir tarım alanına çevirmiştir. Böylece, var olan ürünlerin mahsulatını arttırmanın yanısıra, hem ülke ihtiyacını karşılayacak, hem de dünyaya ihraç edip döviz kazandıracak ürünleri de yetiştirmeye başlamıştır. Ve bütün bu işleri mahallinde değil, merkezden (Pekin’den) süper bilgisayar sistemiyle kontrollü olarak yürütmektedir. Bu ürünler şunları kapsamaktadır:

1-Pamuk: Tarihten bu yana var olan pamuk üretiminin yıllık miktarı 2.65 milyon tona çıkarılmıştır. Doğu Türkistan’ın pamuğu, uzun elyafıyla dünyanın en kaliteli ürünüdür.*

2-Kavak Ağacı: “Bin yıl yaşar ölmez, ölse bile yıkılmaz, yıkılsa da çürümez” olarak tarif edilen kavak ağacının, dünyadaki toplamının yarısından fazlası Doğu Türkistan’da yetişmektedir. Allah’ın bize bahşettiği büyük lütüf ve ikramı ve soyumuzun devamına vesile olan kavak ağacı, işgalcı Han Çinlilerin  inşaatlarına büyük tedarik malzemesi olmaktadır.

3-İlaç ve perfümeri sanayi ham maddesi olan lavanta, 14 çeşit lale ile kayısı çiçeği ise D. T.’ın İli ilinin büyük dağlarının tamamında yetiştirilmeye başlamış olup, kalitesinin Çin’in güney bölgelerinde yetiştirilenlerden daha üstün ve miktar itibariyle de fazla olması nedeniyle İli, sadece Çin’in değil, dünyanın en büyük üretim alanı haline gelmiştir. Adı geçen bu bitkilerle örtülü dağlar, ABD uydusu ile görüntülenmıştir.

4-Kırmızı acı biber ve domates: ABD uydusundan kızıl deniz gibi görünen bu tarlalarda en acı ve sadece yemekte değil, rujun da hammaddesi olarak değerlendirilen koyu kırmızı tonlu acı biber ile en lezzetli domates burada yetiştirilmekte olup, mahallinde kurulan tesiste dünya domates salçasının 4/1’i üretilmektedir. Bu ürünlerin kalitesi, toprağın kuru olmasından dolayı Çin’in meşhur Sıchuan biberi ile diğer bölgelerde yetiştirilen domatesten çok daha üstündür.

5--Turfan’daki yanar dağ eteklerinde yetişen üzüm, doyumsuz tadı ile sadece Çin’de değil, dünyada sevilerek tüketilmektedir.

Havadan bakıldığında renga renk ve muazzam genişlikteki tarlalar, sadece ürün vermekle kalmayıp, Doğu Türkistan’ın 8 büyük turistik bölgesinden birini teşki etmiş olup, turizme de katkı sağlamaya başlamıştır.

Doğu Türkistan, tüm bu yer altı zenginlikleriyle Komünist Çin’in milli enerji stratejik üssü olmakla kalmayıp, yer üstü zenginlikleriyle birlikte Çin ekonomisinin can damarı konumundadır.

Doğu Türkistan’ın yer altı ve yer üstünün işletilmesi, Çin hükumetince idare edilmekte olup, işçilerin %99’u Çinli Handır. Kendi ırkını bu bölgelere daha fazla göç etmeye teşvik etmek ve kalıcı kılmak için onlara daha refah bir hayat temin etmeye çalışan hükumet, bölgenin yaşam koşullarını iyileştirmek yoluna da giderek, başta Urumçi olmak üzere, büyük kentleri modenleştirmektedir. Tayvanlıların iddiasına göre Urumçi’nin kalkınmışlık düzeyi, kendi başkentleri olan Taypey’ı geçmiştir.

II- Doğu Türkistan’ın Stratejik Coğrafi Konumu: (*)

Tarih boyunca Çin ekonomisinde önemli rol oynayan ve günümüzde yeniden canlandırılan “İpek Yolu”nun geçtiği, 1.68 milyon Km2 yüz ölçümü ile ülkenin 1/6’sını teşkil eden Doğu Türkistan, Moğolistan, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Afanistan, Pakistan ve Hindistan ile olan komşuluğuyla Çin’in sınır komşusu en çok olan ve  bu özelliği ile de adı geçen ülkeyi hem Orta Asya’ya bağlayan, hem de adı geçen bölgeden ayıran stratejik bir tampon bölgesi konumundadır.

Çin’in Asya’da en büyük ve güçlü ülke olmaya aday olması, Rusya ve ABD’yi rahatsız ettiğinden, adı geçen iki ülkenin Çin’in güçlenmesine karşı ciddi önlemler alması, bu ülkeler arasındaki gerginliği artırmış olup her an çatışma çıkması beklenmektedir. Bazı kaynakların iddiasına göre, 2018 yılı yaz ayında CIA’in, ABD’nin bölgedeki gücünü azaltan Rusya ve Çin’e karşı kanlı bir çatışma çıkarma planı var olup, bu çatışmada Doğu Türkistan’ın komşusu 5 Türki devlet de hedefe dahildir. Bahsi geçen iddia doğru çıkarsa,  bu çatışmadan Çin’in ağır darbe alması, hatta Doğu Türkistan’ı kaybetmesi kaçınılmazdır. Buna fırsat vermemek için Çin de elinden gelen karşı tedbiri almaktadır. Bugün hükumetin Doğu Türkistan’daki baskı ve zulmü arttırmasının sebeplerinden biri de bu tür tehlikelerle ülkeyi kaybetme kaygısı ve telaşından dolayı halka göz dağı verip Çin’i parçalamaya teşebbüs eden dış güçlerle işbirliğinden kaçınmalarını sağlamak olsa gerek.

 

KOMÜNİST ÇİN HÜKUMETİNİNİN DOĞU TÜRKİSTAN’A TAM HAKİM OLABİLMEK İÇİN ÜLKENİN ASIL SAHİPLERİNE UYGULADIĞI  BASKI VE ŞİDDET:

Ülkeleri için hayati önem arzeden Doğu Türkistan’a tam hakim olabilmek amacıyla işgale karşı bağımsızlık mücadelesi veren Uygur başta olmak üzere Doğu Türkistan’ın asıl sahiplerine karşı yürüttüğü, tarihte misli görülmemiş korku ve ölüm saçan zulümlerle kadın-erkek, küçük-yaşlı ayırd etmeksızın katletmeye ve asimilasyon ile soyunu kurutmaya yönelik kanlı icraatlerine son iki yıldan beri hız kazandırarak dalgalar halinde gerçekleştirmektedir:

Birinci Dalga:

2016 yılı Nisan ayında başlamıştır. Okullarda Uygurca ile Kazakça eğitim kaldırılmaya başlamış olup, 2017 yılında resmi duyuru ile eğitimin sadece Çince olacağı bildirilmiştir. Bu kapsamda adı geçen iki toplumun çocuklarına, ana okuldan itibaren Çin kıyafeti giymek, Çince öğretim ve eğitim almak, hatta “Üç Karakterli Kutsal Yazı” ve Şakirtlik Kaidesi” vb. gibi Çin klasik eserlerini öğrenmek mecburiyeti getirilmiştir.

İkinci Dalga:

1-Tek bir kişi bile istisna tutulmak ve unutulmaksızın Uygur ve Kazak erkeklere sakal-bıyık bırakmak, doppa ve cüppe  giymek, kadınların örtünmesi, ay-yıldız desenli kıyafetler ile propaganda içerikli film izlemek yasaklanmıştır

2-Pasaportlar toplanmıştır

3-Uydu ile control edilmek üzere araçlara GPS takılmıştır.

4-Sokağa çıkan Uygur vatandaşların cep telefonları  sürekli taranarak yapılan görüşmeler control edilmektedir.

5-Cadde ve sokaklarda tank başta olmak üzere askeri araçlar 24 saat dolaşarak halka göz dağı vermektedir.

6-Ücretsiz sağlık taraması bahanesiyle tüm Uygur ve Kazakların sözde sicili temiz olanlardan 12-65 yaş grubunun DNA, kan grubu, iris ve parmak izleri vb. biolojik özelliği, sicilinde sorun olanlardan yeni doğmuş bebekleri dahil yaş sınırı tanımaksızın toplanmıştır. Sözde sicili bozuk olup Hükümet’in nezareti altındakilerden ise bunlara ilaveten farklı zamanda farklı kıyafetle çekilmiş fotoğrafları, el yazısı ve sesleri de kayıt altına alınmıştır.                                      7-yüksek okula giriş sınavlarında parmak izi alınmak mecburiyeti getirilmiştir. Sınava girecek olan gençlerin parmak izi alındığı an 4 farklı kıyafet ve zamanlarda çekilen fotoğrafları ekranda görülür. Böylece kişinin kimliği teyit edilmiş oluyor. Bu nedenle sınav günü uzun kuyruklar oluşmaktadır. Doğu Türkistan’da yapılan bu uygulama da diğerleri gibi dünyada ilktir.                                                                                                                                             8-Yabancı ülkelerde yaşayan ve yurt içinde tutuklu bulunanlar arasında akrabaları olanlar fişlenmiştir.

Üçüncü Dalga:  18-25 Ekim 2017 tarihleri arasında yapılan 19. Çin Komünist Parti Kongresi akabinde şu yasaklar yürürlüğe konulmuştur:

1-Kasap, lokanta vb. yerlerde kullanılan satırların dışarıya çıkarılmaması için damgalanmış, ayrıca her bir satıra iki boyutlu şerit kodu verilerek ayrı ayrı zincirli kilit vurulmuştur;

2-Evlerdeki bıçak dahil kesici aletler, balta, kazma-kürek, sopa hatta demir çubuk gibi metal eşyaların tamamına sahibinin kimlik no.’su ile ayrı ayrı tescil no. kazılmıştır. Üstelik vatandaşa alet  başına devlete 4 Yuan ödemek mecburiyeti getirilmiştir. Satır, bıçaklar körlenip yenisi alınacağı zaman, eskisi ilgili kuruma teslim edilmesi zorunludur;

3-İnsanların herhangi bir nedenle bir yerde toplanması yasaklanmıştır.

4- cenaze törenine katılanların sayısı  15 kişi ile sınırlandırılmıştır.

Dördüncü Dalga:                                                                                                               

1- Sokak başları ile aydınlatma lambalarının yanına mont edilen gözetim kameralarıyla  yürüyen herkes an be an gözetlenerek kayıt altına alınmakta ve şüphe uyandıran veya suçlu addedilen kişi, dakikalar içinde yakalanıp götürülmektedir.                                      

2-Her 100 metrede bir polis nöbetçi kulübesi kurulmuş olup, insanlar varacakları noktaya ulaşıncaya kadar hepsinden ayrı ayrı üst-baş ve çanta arama kontrolünden geçmek mecburiyetindedir.

3- Çarşı pazarlara yakın yerlere X-ışınlı control kapısı takılmıştır. Alış-verişe çıkan herkes o kapıdan geçerek pazar yerine girebilmektedir.

4-Sokaktaki insanların en ufak bir hareketini suç sayarak cezalandırtmak için, hükümette çalışan tüm erkek ve kadınlara birer cop dağıtılmış olup günde üç defa alarm çalamakta ve her çaldığında bunlar copla sokağa çıkıp sözde karışıklık yaratanları copla döverek cezalandırımak zorundadır

5- Uygur ve Kazaklara ait, ev, dükkan, ticari mallar, eşyalar dahil hiç bir şey istisna tutulmaksızın gece ve gündüz denetim altında tutulmaktadır. Buna dayanamayanlar dükkanlarını kapatmaya başlamıştır.

6- Yukarda adı geçen iki toplumun evleri de taranarak Kur’an, seccade, tesbih gibi ibadet araçları toplanıp yakılmaktadır

7- Yeni doğan bebeklere Islamı çağırıştıran 29 ismin verilmesi yasaklanıştır

8- Her 5 aile birbiriyle irtibatlandırtılmış olup, bir ailede hükümet karşıtı veya suç teşkil eden bir hareketi olduğu takdirde diğer 4 aile de sorumlu tutulmaktadır.

9-Doğu Türkistan’da 7,300 adet denetleme şebeke istasyonu kurulmuştur. Sokağa çıkan insanlar tedirginlik içinde yürümekte, karşılaştığı tanıdıklarıyla konuşmaktan hatta sağa sola bakmaktan bile çekinmektedirler. (BBC muhabiri, etrafta gezinen polislere aldırış etmeden veya tepkilerinin ne olacağını görmek için sokaktaki bir-iki Uygur’a soru sormak için yanlarına yaklaşıp mikrofonu yöneltince, daha soruyu sormadan mikrofon yöneltilen Uygurlardan biri Xinjiang’ın çok güzel bir diyar olduğunu ve kendilerinin çok mutlu yaşadıklarını söylerken diğeri “meşgulüm” diyerek konuşmaktan kaçınmıştır. Bunu az öteden izleyen polisler hemen yanlarına koşarak yabancıya ne söylediklerini sorgulamıştır.*).           

Bu sıkı kontrole dahil edilmeyen Hanlar bile terrör estiren bu uygulamalardan duydukları rahatsızlığı dile getirmektedirler.

Kalleş Komünist Çin hükumetinin infiale yol açan icraati ise, Uygur ile Han arasında zoraki akrabalık bağı kurmak amacıyla her bir Uygur hanesine birer Han erkeği yerleştirmesi olmuştur. Alınan bilgiye gore şimdiye kadar hanesine Han yerleştirilen Uygur ailesinin sayısı bir milyonu geçmiştir. Adı geçen hükumetin asimilasyonu Müsluman Uygurların mahremine kadar girip kadın-kızlarının namusunu kirleten bu çirkin ve ahlaksız uygulamaları, sadece Müsluman Uygurları değil, dünyada Müsluman olmayanları bile şok etmiştir.(*)

Beşinci Dalga: Yeniden Eğitim adı altında temerküs kampları kurulmuş olup, aralarında siyasetle hiç bir ilgisi olmayan bilim adamları, yazar ve şairler, ulemalar, sanatçılar, emekli memurlar ile öğretmenler dahil Uygurlar bu kamplara kapatılmıştır. Bu kamplardan kaçmayı başaran tek tük kişilerden alınan bilgilere göre, içerdekiler türlü işkence görmekte olup, dayanamayanlar ölmekte, karşı gelenler ise öldürülmektedir. Kamp, dışardan dikenli tellerle örülmüş olup, içerdekilerin akrabaları dahil yerli ve yabancı gazetecilerin yaklaşmasına bile izin verilmemektedir. Kamp hakkında bilgi almayı teşebbüs eden BBC ve CNN muhabirleri kampa yakın sokulmadan kovulmuşlardır. Kampa alınmaların devam etmesi nedeniyle yer yetersiz kalınca yeni kamplar inşa edilmenin yanısıra, resmi dairelere ait binalar ile okullar da kamplar gibi beyaz renge boyanıp kullanıma açılmaktadır. Tahminlere göre şimdiye kadar kampa alınan Uygur sayısı bir milyonu geçmiştir. Yakınları içerde tutulan Uygurlar  akrabaları ile görüştürülmediğinden, endişe ve korku içinde yakınlarının sağ-salim çıkmalarını beklemektedirler. Son günlerde gerek Uygurların nümayişleri, gerek dünya kamuoyundaki tepki ile BM 37. Oturumunda gündeme gelmesi nedeniyle yaşlıların taker taker salıverilmekte olduğu haberi gelmeye başlamış ancak salıverilenler, en fazla bir hafta içinde ölmekte olduğu bilgisi de bize ulaşmıştır. Salıverilenlerin anlattıklarına göre, kamtakilerin yemeklerine bir çeşit toz karıştırıldığından zehirlenme vakası baş göstermektedir. Salı verilenlerin kısa sürede ölmelerinin nedeni de bu olsa gerek.

Rast gele tutklamaların sayıs artıp görev yapacak polisler yetersiz kalınca yeni kadro ihdasdilmiş ve yasa gereği silah taşıma yetkisi olmadığından , silah yerine mırzak  ile kalkan verilen polis yardımcıları göreve getirilmiştir. Bu yeni kadro ile Doğu Türkistandaki asker hariç güvenlik gücü, 6 kat artmış

Ülkeye gidip tüm bunlara şahit olan ABD’li prof. Darun(soyadı Çince telafuzdan tercüme edildiğinden doğru yazılmamış olabilir), buranın bir Açık Hava Hapishanesi haline getirildiğini ifade etmiştir;

Doğu Türkistan halkını control altında tutmak, korkutarak sindirmek,  nihayetinde tamamen yok ederek ülkeye tam hakim olmak için kalleş Çin Komünist hükumeti, ülkenin tamamına yüksek teknoloji ağı örmüştür. Bu insanlık dışı uygulamalardan az çok haberdar olan medya başta olmak üzere uluslararası kuruluşlar, Çin hükumetinin gelecekte tüm ülkede iktidarını sağlamlaştırmak için kullanacakları yüksek teknolojiyi başlangıçta Doğu Türkistan’da kullanmakla burayı tatbikat sahasına çevirdiğini iddia etmektedir

 Bahsi geçen TV programına katılan Tayvan uzmanları, Doğu Türkistan’daki bu zulüm ve şiddetin, bölgenin eski idarecisi olan Wang Zheng’ın uyguladığı vehametin yanında hafif kaldığını belirterek, Wang’ın gaddarlığını ve Uygur halkına uyguladığı şiddeti şu örnekle anlatmıştır: 1949 yılı yeni Çin kurulurken bölgede (Doğu Türkistan’da) ayaklanma olmuş, Mao, bu ayaklanmayı bastırmak için Wang’ı 200 bin askerle bölgeye göndermiştir.  Bölge halkı ona Wang Bıyık (Köse olan Çinliler, gür sakal bıyığı olan erkeklere haydut derler. Wang Zheng’a, gaddar ve vahşiliği nedeniyle bu takma ad verilmişti. Söylendiğine göre ağlayan  küçük çocuklar, onun takma adı telafuz edilerek susturulurmuş. Wang, gelir gelmez sıralar halinde dizilen askerlerine sokaktaki insanlara ateş açma emrini vermiş, ilk sıradaki askerler ateş etmede tereddüt edince Wang bu askerleri öldürtmüş. İkinci sıradakiler korkularından emre uyarak insanlara ateş etmiş ve ölen her bir Çinli askere karşı 10 Uygur öldürmüşler. Ayaklanmaya katılan bir kişiyi koruyan ailenin tüm fertleri öldürülmüş. Kaçan kişiyi yakalamak için Çinli askerlerin girdiği bir köy halkı mukavemet edince Wang’ın emriyle köyün tamam insanlarıyla birlikte topla imha edilmiş. Ayrıca, isyancı olmasa bile sokakta yürüyen tek veya iki kişiye geçit verilirken, 3 kişilik gruplar, ayaklanmayı bastırmak bahanesiyle öldürülmüştür.   Adıgeçenin şu meşhur sözü, katlettiği Uygurların sayısının ne kadar çok olduğunun açık delilidir: “O kadar çok Xinjianglı erkek öldürtdüm ki 20 yıla kadar bu toplumun ayaklanma imkanı kalmamıştır.”etmek ve orada kök salmak emri vermiştir. Askerlerine eş bulmak için Wang, kendi memleketi olan Hu Nan’dan ilk etapta 8,500, sonra pey-der pey orduya alıp getirttiği kadınları askerlerle evlendirmiştir. Bu uygulamalarla 67 yıl sonra 200 bin asker aileleriyle birlikte 2.7 milyona ulaşmıştır. Barış zamanı gelince bunlara ticaret yapma izni verilmiş ve hepsi iş  kurarak bölgenin ticaretini ele almıştir. Şimdiki adı 38.  Alay olan bu orduya mensup askerler, dünyanın en zengin askerleri oldular. Çünkü bunların sahip olduğu mülk, 2 Tayvan kadardır.  (Tayvan’ın yüz ölçümü 35,989 Km2.) Bahsi geçenlerin GSMH’si 600 milyar Tayvan Doları  olup, kişi başı gelir 50 bin Dolardır.                                                                                                                                                                                          (1 Tayvan$=0.034 ABD$)  Bu rakam, Hong Kong ve Singapur’un GSMH’sınden daha yüksektir.

 

Not: * işaretli bilgiler, bahsi geçen TV programında tek cümle ile geçildiğinden, başka kaynaklardan alınarak eklenmiştir.

Bu Haberi 4294 kişi okudu!
05/04/2018
YORUMLAR
YORUM YAP
0 Yorum bulunmaktadır.