Her eve bir Çinli erkek

 

Medeniyetimizin altın beşiği olan o memleketten, şimdi iniltiler geliyor.

Şimdi, lafın gelişi; çok uzun zamandır böyle.

İlim ve irfanımızın beslendiği o topraklarda, atalarımız at koştururdu.

Bugünkü halini anlatmaksa epey müşkül.

Oralardan göçüp gelenler oldu.

Ülkemizde pek çok şehirde Doğu Türkistanlı kardeşimiz yaşıyor.

Kalanların hali içler acısı.

Uzak kaldık diye gönülden kopmuş değiliz.

Ama onların seslerini yeterince duymuyor gibiyiz.

Doğu’dan gelen ışığın kaynağı orası.

O acılı sesi duymakta zorlananları uyandırmak, kulaklarını silmek gerek.

Bir milyondan fazla Doğu Türkistanlı bugün hapiste. Çin yönetimi buna “Fikrî ıslahat” diyor.

Ülkemizle Çin arasında güya dostluk anlaşmaları mevcut.

Ne hikmetse dostluğun gereği yerine getirilmiyor.

Muhammed Salih gibi din adamları hapislerde işkence neticesi hayatını kaybediyor.

Ve Çinli teröristler, Afrin’de kahraman Mehmetçiklerimiz karşısında durmuş, kurşun yağdırıyor.

 

35 milyonluk nüfusuyla Doğu Türkistan, Türkiye’nin üç katına yakın toprağa sahip.

Karahanlılar Devletinin hakanı Satuk Buğra Han’ın 932 yılında İslam’ı kabul etmesi üzerine halk da topluca şirke sırtını dönüp İslam ile şereflendi ve bölge Daru’l İslam’ın doğudaki serhat bölgesi haline geldi.

18. yüzyıla kadar devam eden bu huzur, 1760′larda başlayan Çin işgaliyle yerini kaosa bıraktı.

Çin işgaline karşı çıkan İslamî kıyamlar sonucunda, Yakup Bey’in liderliğinde zafer kazanıldı ve 1865 yılında İslamî Kaşgar Hanlığı kuruldu.

Osmanlı hilafetine bağlılığını bildiren bu devlet, ne yazık ki Çin saldırılarına 12 yıl dayanabildi ve yıkıldı. Ardından işgal ve katliam, kaldığı yerden devam etti.

Doğu Türkistan Müslümanları Çin’e başkaldırdılar ve 1933 yılında Şarkî Türkistan İslam Cumhuriyeti adıyla yeniden özgürlüklerini kazandılar. Fakat Çin ile Türkistan’ı paylaşma planı yapan Rusların kuzeyden saldırmasıyla işgal dönemi tekrar başladı.

1944 yılında Şarkî Türkistan İslam Cumhuriyeti yeniden kurulsa da beş yıl sonra Kızıl Devrim yapıp komünist rejimi kuran Mao’nun orduları karşısında, ne yazık ki direnemediler ve günümüze kadar devam eden son işgal başladı.

Doğu Türkistan halkı, o zamandan beri Çin işgaline karşı direnmektedir.

2001’de bir uygulama başlattılar. Adı “Sincan Sınıfı”. Müslüman Uygur çocuklarını ailelerin elinden alarak, Çin’in iç bölgelerindeki yatılı okullara götürdüler.

İki yıl sonra, Doğu Türkistan’daki bütün okullarda Uygurca yasaklandı.

O tarihe kadar eğitimini Uygurca yapmışların diplomaları elinden alındı.

Mühendis, doktor, profesör, öğretmen bütün akademik kadro bir günde “vasıfsız işçi” yapıldı.

2006’dan itibaren yeni bir program devreye sokuldu.

Evlenmemiş 16-25 yaş arası Uygur kızları Çin’in iç bölgelerine sürüldü. İlk yıl 240 bin, ikinci yıl ise bir milyon Uygur kızı ailesinin elinden zorla alınarak fabrika ve tarlalarda işçi yapıldı.

Taciz ve şiddete maruz bırakıldı.

Müslüman kızlar, putperest Çinli erkek işçilerle aynı barınaklarda kalmak zorundalar.

 

“Çin işkencesi” tabiri durup dururken çıkmış bir şey değil. Onlar, her gün yeni bir icat peşinde.

“Her eve bir Çinli erkek” uygulamasını duydunuz mu? Biliyorsanız, içiniz yanmıştır. Yeni duyduysanız, bundan sonra yanacaktır. Doğu Türkistan’da her eve bir Çinli erkeğin yerleştirilmesini ve bunun adına da “Kardeş aile projesi” denilmesini düşünmek bile insanı çileden çıkarmak için yeterli.

İşimiz çok, işimiz zor.

Afrin’den sonra birkaç durak daha yapabiliriz. Sonraki Kızılelma, kesinlikle Doğu Türkistan olmalı.

Aksi halde vebalimiz büyüktür. Çünkü onlara bizden başka yardım edecek kimse yok maalesef.

 

Mehmet Şeker Yazdı

Bu Haberi 4679 kişi okudu!
19/02/2018
YORUMLAR
YORUM YAP
0 Yorum bulunmaktadır.